Mardin'e gideceğim dedim. Annem hemen "Olmaz" dedi, "Ne işin var kızım, neden gidiyorsun? Tamam, Alperen yine hadsizlik etmiş ama gerek yok, baban çeker onun kulağını." dedi. Esra hemen atıldı: "Aşk olsun Fatma teyze, neden ben hep size geliyorum? Merve'm de bize gelse ne olur? Hem ben onu gezdireceğim, çok yoruldu, kulüp çok yordu, biraz dinlenir. Kaç zamandır tatil yapmıyor, değişiklik olur." deyip annemi yumuşatmaya çalıştı. Annem biraz düşünüp, "Aslında haklısın Esra kızım, ben de dedim kaç kere ama bilemedim, acaba sahil kenarına mı gitseniz, hem daha iyi." dedi. Annemin neden Mardin'e karşı olduğuna da bir türlü anlam veremiyordum.
*
Anneme dönüp, "Anne, neden hep Mardin lafını duyunca bir engel çıkarıyorsun? Ne var bu Mardin'de? Her seferinde önüme bir engel çıkarıyorsun," dedim. Annem hafif kızardı ama hemen toparlayıp, "Yok yavrum, ne alakası var? Ben sahil kenarında daha çok eğlenirsin diye söyledim," dedi. Annem hemen lafı çevirdi; "Var dı bir bit yeniği," diye düşündüm, daha çok inat etmeye başlamıştım artık. "Anne, tamam," dedim, "ben sahil filan istemem, ben tarihi yerleri gezmeyi daha çok severim. Bilmezmiş gibi konuşma." Biz tartışmaya başlayınca, Mustafa babam araya girdi: "Tamam Fatma, bunaltma kızı. Nerede tatil yapmak isterse orada yapsın." Annem daha fazla inat etmedi, pes edip "Tamam," dedi, "nerede daha mutlu olacaksan orada tatilini yap." Bak, haftayı geçemeyecek diye uyarmayı da ihmal etmedi. Esra ellerini çırpıp "Yaşasın!" diyip bana sarıldı. "Bekle bizi, güzel memleketim, sana Konya'nın en güzel kızını getiriyorum..."
*
Hemen bilet bakalım, benim uçakta inşallah yer kalmıştır, yoksa yine gelmezsin. Sen beni gönderir, bir bahane bulursun diye sitem etti Esra.
Tamam kuzum amma abarttın, sözüm söz, bu sefer kesin geleceğim.
Neyse ki bilet bulmuştuk da aynı uçakla gidebilecektik Esra'yla.
Sabah tüm hazırlıkları yapıp evden çıktık, Bünyamin abi bizi havaalanına bıraktı. Hemen kontrolden geçtik, önce İstanbul'a, oradan aktarmalı Mardin'e geçecektik.
İstanbul'a indik, çok vakit geçmeden Mardin uçağına geçiş yaptık.
Konya, İstanbul derken Mardin'e gelişimiz 6 saati bulmuştu. Öğlene doğru Mardin'e indik, bunaltıcı bir havası olsa da merakım tüm olumsuzlukların önüne geçiyordu.
Bizi karşılamaya Esra'nın abisi gelecekti. Esra arayıp tüm ailesini ayağa kaldırmıştı, sağ olsun, sanki kraliçe misafir edecek, çok abarttı. Kendimi çok mahcup hissediyordum.
Valizleri alıp çıkışa yöneldik.
*
Esra beklerken bir sigara içeyim, çok kafam şişti dedim. Tamam kuzum, ben de abimi arayayım derken yanımdan azıcık uzaklaştı. Sigarayı çıkardım ama lanet çakmağımı bulamıyordum. Çantanın içinde zaten şu çanta olayını da hiç sevmezdim, aradığını asla bulamazdın.
Ben çantadan çakmak bulma savaşı verirken aniden birine çarptım. Tam "pardon" diyecekken onunla göz göze geldim. Bir an tüm dünya durdu ve ben o kara gözlere adeta takılı kaldım. O da çekmedi gözlerini, tutulmuştuk sanki; ne bir söz çıkıyordu ne de hareket ediyorduk.
*
Hafif öksürük sesiyle ana döndüm, "Afedersiniz, dikkat etmedim," dedi. Yok, benim hatam. Çantaya bakacağım diye çevreme dikkat etmedim. Biz konuşurken "Abiii!" diyen sesi duyunca, karşımdaki yakışıklının Esra'nın abisi olduğunu anladım. "Fındık kurdum," deyip hemen Esra'ya sarıldı. Bana dönüp, "Tanıştın mı can dostumla?" "Abii," diyince o da bana dönüp gülümsedi. "Hayır ama sanırım çarpıştık." Esra bir an afallasa da çok fazla önemsemedi.
"Neyse, tanıştırayım; Merve Yıldızhan ve abim Fatih Karadağ," deyip bizi tanıştırdı. "Memnun oldum, hoş geldiniz," Fatih ben , elini uzattı. Ben de hafif tebessüm edip, "Memnun oldum, hoş buldum," diyip elini sıktım. Esra, "Tamam, hadi burada mı dikilip duracağız? Araba nerede abi?" deyip Fatih'e döndü. "Hemen az ileride şoför bekliyor. "Ben alayım," deyip valizime uzandı. "Teşekkür ederim, ben alırım," desem de, "Olmaz, buyurun siz geçin, biz hallederiz," dedi. Esra da kolumdan çekiştirip arabaya yönlendirdi. Arabaya geçtik, Fatih de valizleri şoföre verip karşı koltuğa oturdu.
"Tekrar hoş geldiniz. Çok uzun zaman oldu ama tanışmak nasip olmadı. Esra'dan çok dinledik seni ama bir türlü denk gelmedi onca senedir," dedi. "Ya, gerçekten bir türlü denk gelmedi. Okul, du sınavdı, yurt dışı çalışma derken bazen ailemi bile çok zor görüyorum. Esra sağ olsun, hep yanımda gibiydi. Çoğu zaman telefonda da olsa hiç yalnız bırakmadı beni. Bir ara o da çok şikayet ediyordu."
"Anladım," dedi. "Geç olsun, güç olmasın. Tekrar hoş geldin," dedi samimi bir şekilde. Ben de gülümsedim. Bir an yine göz göze geldik; farklı bakıyordu sanki; ilk defa gördüğü birine ya da bana öyle geldi, bilmiyorum...
*
Esra sessizliği bozan taraf oldu. "Ayy, çok güzel olacak. Mardin'de gezmediğimiz yer kalmayacak, kuzum. Çok güzel olacak, değil mi abi?" deyip Fatih'e döndü.
"Evet, her şeyi ayarladım. Rotal oluşturuldu," dedi hafif tebessümle. "Umarım mutlu ederiz seni, Merve," dedi.
"Olur mu öyle şey? Sizleri tanımak bile mutlu eder beni, gerisi zaten olur gider..."
Büyük bir konağın önünde durdu araç. "Buyur," diyerek eliyle yol gösterdi Fatih. Ben de araçtan inip konağın kapısına yöneldim. Kapıdaki korumalardan biri, "Hoş geldiniz Esra Hanım, hoş geldiniz siz de," diyerek bana baş selamı verip kapıları açtı.
Kapıdan adımımı atar atmaz konağın o ihtişamlı havası yüzüme çarpıyordu. Taş duvarla taş merdivenler, avlunun az ilerisinde ortada büyük bir masa vardı. Kenarda kurulmuş sedirköşesi yan yana açılan ahşap kapılar oldukça büyük ve gösterişliydi doğrusu... Ağzım açık, yanımda yürüyen Esra'ya dönüp, "Kuzum, eviniz çok güzel ama çok büyük, kaybolmuyor musunuz kız?" deyip kıkırdadım. O da gülümseyip, "Eee, Karadağ aşiretine daha küçük konak yakışmazdı," dedi.
*
Biz avluya doğru yürürken Esra'nın annesi Meryem Teyze ile babası Muammer Amca bize doğru geliyordu. "Hoş gelmişsiniz, sefalar getirmişsiniz" diyerek kucakladı Meryem Teyze. Birkaç kez görmüştüm ama çok sevmiştim; çok tatlı, sevecen bir kadındı. Kucaklaşıp Muammer Amca'nın da elini öptüm. O da tebessümle, "Hoş geldin kızım, nihayet davetimizi geri çevirmedin" diyerek hafif sitem etti.
Sonunda ben de gelebildim Muammer Amca ama sitem etme, biliyorsun, anca zaman bulabildim diyip ben de tebessüm ettim.
"Haydi odanıza geçin, rahatlayın. Sofra kurulmak üzere, açsınızdır, yemeğinizi yiyin, sonra dinlenirsiniz" dedi Meryem Teyze. Biz de onaylayıp Esra'nın odasına doğru merdivenlerden çıktık. Meryem Teyze, "Sana da ayrı oda hazırlattım, Merve'm, rahat edersin kuzum" diye söyledi arkamdan. Ben de bir an şaşırsam da dönüp, "Ne gerek vardı Meryem Teyzem, Esra'yla kalırdım, boşuna zahmet vermeseydim" dedim. Anında itiraz ederek, "Olur mu öyle şey, sen de bu evin bir kızısın, yerin her daim hazır" diyerek bir kez daha mahcup etti beni.
"Peki" diyerek yanımızda bizimle beraber çıkan evin yardımcısı olduğunu düşündüğüm bir kız bana yolu gösterdi. "Buyurun hanımım, odanız bu tarafta" dedi. Ben de bir an durup, "Hanımım mı? Canım, ben böyle tabirlere alışık değilim. Sen bana en iyisi Merve de, hanımım filan, bana ters. Hem ne alaka, hanımım filan, Esra senin hanımın" diyerek ona döndüm. O da şaşırmış olacak ki, "Kız Dicle, şaşırdın mı? Merve bilmez öyle, hanımım, ağam filan. Sen ismiyle hitap et ona" dedi. O da yazık, mahcup olmuş gibi, "Afedersiniz hanımım, bilemedim" dedi. Dayanamayıp, "Affedilecek bir şey yok, kız, saçmalama" diyip ortamı yumuşatmaya çalıştım.
*
Odanın kapısını açıp "buyrun" dedi, teşekkür edip geri çekildi. Esra'yla içeriye girdik. Kuzum, ben de hemen yan odada olacağım. Gece zaten zor uyuruz ama rahat et. İstediğin bir şey olursa da bak, burada düğme var, ona basıp seslen, hemen gelirler veya bana mesaj at, hemen gelirim dedi. Kız, "İyice şaşırtıyorsun beni. Sen buradaki ilgiyi, alakayı, bu ihtişamı niye anlatmadın bana? Hazırlıksız yakalandım, mal gibi bakıyorum etrafa" diye sitem ettim. O da hafif kahkaha atıp, "Şaşırtmak iyidir, hep sen mi beni şaşırtacaksın? Az da sen şaşır" dedi.
Ne diyeceğimi bilemedim.
"Tamam, hadi keyfine bak, birazdan ineriz aşağıya" dedi ve odadan çıktı.
Odada yalnız kalınca merakım ağır bastı. Biraz göz gezdirdim; büyük çift kişilik bir yatak, duvara asılı televizyon, dolap, yan tarafa açılan bir banyo, geniş penceresi ve hatta küçük bir balkonu bile vardı. Otel odasından farksızdı vesselam. Omzumu indirip kendi kendime gülümsedim, tam pansiyon tatil gibi valla.
Üzerimi değiştirip odadan çıktım. Geniş bir teras , önümde uzanıyordu.
*
Hemen yan odamda Esra var diye onun yanına yöneldim, kapıyı tıklatıp ses gelmeden pat diye girdim içeriye ama ne yazık ki karşımda Esra değil, yarı çıplak bir Fatih duruyordu. Şoka girdim, ne yapacağımı bilemeyip apar topar geri dönüp tam çıkacaktım ki arkamdan seslendi: "Sakin ol Merve, Esra'nın odası senin odanın sağında," dedi gayet sakin bir şekilde. İçeri, yabancı değil de kırk yıllık karısı girmiş gibi duruyordu; bu tavrı bir türlü anlayamamıştım.
"Afedersin, bilemedim," deyip hızlıca dışarı çıktım. Yüzüm kızardı, elim ayağım birbirine dolaştı, nabzım hızlandı. "Ne oluyor bana bee?" deyip yüzüme ellerimle vurdum. Hızla Fatih'in dediği odaya yönelip, "Esra orada mısın?" diye seslendim; bir başkasını daha çıplak görmek istemedim doğrusu.
Oda içerden seslendi: "Gel kuzum, buradayım." Hızlıca bir giriş yaptım; odaya bir an şaşırsa da çok üzerinde durmadı. Hazır mısın, inelim hadi. "Hazırım, hadi gel," dedi.
Avluya inince büyük masa donatılmış, oldukça göz doyuruyordu. Yine şaşırıp, "Kızım, ordu mu var kim yiyecek bunca şeyi?" diye bir gafta bulundum. Esra da kahkaha atıp, "Kuzum, bizim ev kalabalık, birazdan anlarsın. Gel, biz sedire geçelim, herkes gelince otururuz."
"Sedire geçip annemi arayayım, kuzum, merak etmiştir." "Tamam canım, ara, ben de bizimkilere bakıp hemen geliyorum." Telefonu çıkarıp annemi aradım; saniyesinde açtı. "Telefon başında mı bekliyorsun mübarek?" diye çıkmıştım.
"Aman kızım, aklım kaç saattir sende, haberde vermedin. Kırk tilki dolandı durdu kafamda. Ne yaptınız, vardınız mı, nasıl geçti, iyi mi, nasıl insanlar? Gerçi tanıştık Meryem Hanım'la ama yine de ilk defa gidiyorsun diye sıraladı lafları."
"Annem, sakin ol, çok iyi geçti yolculuk. Çok güzel, samimi insanlar, valla kendimi kraliçe gibi hissettim desem abartmış olmam. Çok güzel karşıladılar, hatta bana ayrı oda bile hazırlamışlar. Ayy anne, burası çok güzel, kocaman muhteşem bir konak . Mardin gerçekten masal gibi bir şehir."
Waiting for the first comment……
Please log in to leave a comment.