Merve
Sabah kuş sesleri ile erkenden uyanmıştım. Esra yanımda mışıl mışıl uyuyordu. Gece uzun bir sohbet etmiş, dertleşmiştik. Onu uyandırmadan yavaşça kalktım, elimi yüzümü yıkayıp mutfağa indim. Fatih de ortalarda gözükmüyordu. Kendime kahve yapmaya koyuldum. Kahveyi yapıp bahçeye çıktım. Burası gerçekten çok güzeldi, havası mis gibiydi. Havuzun kenarında duran şezlonglardan birine oturup ayaklarımı uzattım. Kahvemden bir yudum alıp derin bir nefes bıraktım, gerçekten iyi geliyordu sabah kahve içmek. Kahvemi küçük sehpaya koyup kendimi dinledim. "Günaydın!" sesini duyunca hafif irkilip kafamı yukarıya çevirdim, tabii ki gelen...
*
Fatih'ti o da benim gibi erken kalkıyordu. "Günaydın," dedim. "Bugün hava çok güzel." Esra uyuduğu için rahatsız etmek istemedim, kendime kahve yaptım. Biraz evi sahiplenmiş gibi oldum ama kahvesiz güne başlayamıyorum, olur mu öyle şey? Burası da senin bir evin sayılır, kendini yabancı hissetme, dedi. Gülümseyip tekrar kahveme uzandım. O da yan tarafımdaki şezlonga geçip oturdu. Bugün için bir plan yapmadım, size sorup ona göre yol alalım istedim. Belki farklı bir şey yapmak istersiniz diye düşündüm. Senin gezi planların gayet güzel, keşke bize bırakmasaydın. Biz bi kararsızız. Hafif bir kahkaha atıp, "Evet, biliyorum, Esra bazı konularda gerçekten kararsız ama senin de kararsız olduğunu bilmiyordum," dedi. Ben de gülümseyip, "Birçok konuda kararlarım nettir ama kendimle ilgili konularda bazen kararsız kalıyorum. Ama bugün bu büyük havuzun keyfini çıkaralım. Esra ile uzun zamandır havuz keyfi yapmamıştık," dedim.
"Nasıl istersen, bugün de böyle olsun ama akşam konağa geri dönmemiz gerekiyor. Annem senin için yemek düzenliyor, mutlaka bu akşam konakta olun diye tembihledi."
"Tamam, akşam konaktayız o zaman."
*
Fatih, ellerini dizlerine koyup hızlı bir kalkış yaptı. O zaman,önce kahvaltı, sonra eğlence. Biraz daha hava ısınsın, üşümeyin, burası Antalya gibi olmaz. Tamam, o zaman birlikte hazırlayalım kahvaltıyı. Elini cebine sokup, o iş çoktan halloldu. Birazdan hazır olur. Neden şaşırmadım acaba? Unutuyorum yardımcıları bazen, deyip gülümsedim. Hazırlıklar tamamlanmış mı, kontrol edeyim. Sen de istersen masaya geç. Tamam, deyip ayaklandım. Masaya geçip telefonumla oynamaya başladım. Sosyal medyaya girip paylaştığımız fotoğraflara bakıyordum. Alperen, pisliği tek çekilmiş bir fotoğrafımın altına "çok özleniyorsun" yazmış. Allah'ım, delireceğim! Bu dingil bir gün elimde kalacak ama ne zaman bilmiyorum. Ben sinirle söylenirken o sırada
Esra geldi, günaydın çiçeğim, yine erkencisin. Öyle oldu kuzum, telefona bakıyordum ama yine sinirlerim zıpladı. Ne oldu? yine! ne olacak.. Alperen dingili fotoğrafımın altına "çok özleniyorsun" diye yorum yapmış, ona sinirleniyordum. Aman, takma şu uyuzu, seni delirtmek için yapıyor, dedi.
Öyle biliyorum ama iyice sınırı aşmaya başladı. O sırada yanımıza gelen Fatih, "Kim aşıyormuş bakalım sınırı?" deyip konuya dahil oldu. Boşver, gereksizin biri...
Hadi hadi, çok acıktım, yapalım artık kahvaltımızı, diyip Fatih'in daha fazla bu olaya dahil olmasını istemedim. O da bir şey demedi, masaya geçip oturdu.
Sessizlik içinde kahvaltı yapmaya devam ediyorduk. Nedense kimse konuşmuyordu. Suskunluğu Esra bozdu, "Eee, dönecek miyiz kahvaltıdan sonra?" dedi. Fatih, "Hayır," dedi.
*
Merve de yüzmek istedi siz burda biraz daha takılın benim merkezde biraz işlerim var onları halledip gelir sizi alırım akşam annem çağırdı.Merve için yemek düzenlemiş ..
Himm süper o zaman ses sistemini birazcık yükselte bilir miyiz ? abicim diyip sevimli bir bakış attı Fatih'e oda tamam gün sizin dilediğiniz gibi takılın ..
Fatih gidince hemen hazırlanıp havuza indik .. müziğide son sese verip eğlenmeye hazır mısın? bebeğim dedi, koşarak gelip beni havuza itti hemen ardından kendi de suya atlayıp üzerime eliyle su atmaya başladı bende karşılık vermesem olmazdı tabi.. bı sure yüzdük; havuzun içinde takla aldık, nefes tutma yarışı yaptık bı taraftan bangır bangır müzik çalıyordu ...
yoruldum ben çıkmıyorum güneşleyim biraz dedim
*
Esra da "tamam" deyip yüzmeye devam etti. Gözlüklerimi takıp şezlonga uzandım. Aradan biraz vakit geçince Esra tepeme dikilip, "Tamam yeter bu kadar, kalk azıcık kurtlarımızı dökelim" diyip kolumdan asıldı. Deli bu kız...
Mezdeke açtı... Hadi görelim hünerlerini Merve hanımcım, ben de kırmayıp kıvırmaya başladım. Kendimden artık nasıl geçtiysem, dansöze bağladım. Fatih'in beni izlediğinden habersiz habire kıvırıyordum. Tam tur dönüş yapmıştım ki... Fatih'le göz göze geldim, anında durdum. Şezlonga koşup pareomu hemen üzerime geçirdim. Etrafta erkek olmadığı için gayet cüretkar bir mayokini giymiştim. Fatih gelmeden giyiniriz diye düşündüm ama o, sandığımdan erken çıkıp geldi.
Benim telaşlandığımı gören Esra, müziğin sesini kısıp abisine seslendi: "Abi, sen akşama doğru almayacak mıydın bizi? Niye erken geldin?"
Fatih sırıtıp, "İşim erken bitti, size katılırım diye düşünmüştüm. Epeydir ben de girmedim havuza..." dedi.
"Anladım abi, ee gel o zaman."
"Tamam, hazırlanıp geliyorum."
Esra bana dönüp, "Ne utanıyorsun kızım? Tatile gittiğinde ne yapıyorsun?" dedi.
"Kızım, tatilde utanmıyorum elbet ama kimse yok diye fazla cüretkar giyindim. Aklıma tüküreyim, bir de dansöz gibi kıvırdım adamın karşısında..."
Kocaman bir kahkaha attı, "Ama acayip dans ediyorsun fıstık..." dedi.
Biz konuşurken Fatih yanımızdan geçip pozisyon alıp havuza atladı. "Ohaaa, o nasıl vücut be kardeşim, nerede yapmış bu kadar kası?" Tamam, tişört ya da gömlekte kol kasları belirgindi ama o V vücudu nerede yapmış bu çocuk? Onu ilk odasına yanlışlıkla girdiğimde üstü çıplak görmüştüm ama hızlıca çıkınca tam dikkat etmemiştim...
*
Esra elini gözümün önünde sallayınca kendime gelip sırtımı senslonga yasladım, nereye gittin kızım? Ne var be, güzel vücut çalışmış abin...
Evet, düzenli çalışır paşam, sağlığına dikkat eder...
Akşama doğru konağa geçtik. Meryem teyze sofrayı donatmış, herkes yavaş yavaş yerini alıyordu masada. Yemeklerimizi yerken sıcacık bir aile ortamı vardı. Bu insanlar birbirini gerçekten seviyor, birbirlerine değer veriyordu. Yabancı olmama rağmen beni de aileden görmüşler, çok yakın davranıyorlardı.
*
Fatih
Merve'yi sinirlenmiş görünce ne olduğunu deli gibi merak etmiştim. Sorsam da gereksiz biri deyip geçiştirdi. Ben illaki kim olduğunu öğrenirdim. Onları çiftlikte bırakıp merkeze indim. Ofiste birkaç imza işi vardı, onları halledip tekrar çiftliğe döndüm.
Bahçeye çıkınca gördüğüm manzara karşısında adeta eridim. Hızlıca etrafı kontrol ettim, birileri izliyor mu diye ama sonradan anladım ki erkek çalışanları bahçeye çıkmalarını yasaklamıştım. Sevdiğimi kimse yarı çıplak göremezdi. O da ne giymiş, vicdansız! Sırtı ve göbeği açık ince ipli bir mayo giymiş. Bir de öyle güzel kıvrılıyordu ki, sertçe yutkundum, izlemekten alamadım kendimi. Arkasını dönünce göz göze geldik, hemen durdu, koşup üzerine paleo dedikleri şeyi geçirdi. Utanması da ayrı güzel, sevdiceğimin.
Akşam yemekte tatlı bir tebessümle herkesi tek tek süzüyordu, o etrafını izliyordu, ben onu... Zaman ne çabuk geçti, o yokken akmıyordu sanki. Mardin'de son günüydü, gidecekti kahvem... Ve kim bilir bir daha ne zaman görecektim. Hüseyin bu sefer Merve'yi takibe devam edecekti. Esra'nın okulu bitmiş, Mardin'e dönüş yapmıştı artık ama sevdiğim orada kalmaya devam edecekti, düzeni tamamen Konya'daydı...
Hislerimi bilmeden gidecekti. Ne diyecektim, onu da bilmiyorum. Ya nasıl anlatacaktım, anlatsam anlar mıydı? Ya reddederse ne yapacaktım? Şimdi bir umutla yaşıyordum, reddederse o umudumda kaybolurdu. Belki biraz daha beklemem gerekiyordu. Artık tanışmıştık, beni görmüştü, belki daha çok tanısa severdi.
*
Terasta oturuyorduk, bugün son gün. "Ne yapmak istersin?" diye sordum. Şu bir hafta gerçekten dolu dolu geçti, teşekkür ederim. Hiç unutulmayacak anılarla dönüyorum Konya'ya," dedi. Esra, "Keşke biraz daha kalsan, vallahi ben bir şey anlamadım. Az daha uzatsan tatilini, sen de çok yoruldun, biraz daha dinlenmiş olursun."
"Kuzum, dönmem gerekiyor. Arzu idare ediyor ama daha fazla tek başına yapamaz. Yaz okulu için çalışmaları başlatmam gerekiyor. Çocuklar çok istekli, onların bu isteğini kıramam." Esra üzgün bir bakış atıp, "Haklısın, bu senin hayalin olduğu için bir şey diyemiyorum ama yine en kısa zamanda tekrar gel, olur mu?" "İnşallah, bitanem ama sadece ben değil, sen de gelmelisin. Unutma, tamamen dönüş yapmış olsan da Konya'da her zaman bir evin var," dedi. Sonra bana dönüp, "Fatih, rehberliğin çok güzeldi. Seni de yorduk ama her şeyi çok güzel düşünmüşsün, teşekkür ederim," dedi. Ben de, "Rica ederim, benim için zevkti."
Kısa ama etkili bir bakış atıp tebessüm etti. "O zaman bugün kapanışı sıra gecesi ile tamamlayalım, ne dersiniz?" "Ay, vallahi harika olur!" "Abi, nereye gideceğiz? Haydi kalkın, Sultan makamına gidelim..." Şarkılar, türküler eşliğinde güzel bir akşam geçirdik. Konağa döndüğümüzde, adeta alevler kaplıyordu içimi. Hiçbir şey yokmuş gibi davranmak çok zordu. Yine uzaktan sevmek, izlemek düşüyordu payıma... Son gecesiydi. Yanımda belki elini tutamıyor, sarılamıyor, doyasıya gözlerinin içine bakamıyordum ama yanımdaydı. Kafamı çevirdiğimde etrafımdaydı. Buna alışmakta fenaymış, arkadaş.
*
Herkes odasına çekilmiş, konakta sessizlik hüküm sürüyordu. Terasa çıkıp bir sigara yaktım, düşüncelerimle avluyu izliyordum. "Bana da bir sigara verir misin?" diyen sese döndüm, cebimden sigara paketini çıkarıp sallayıp Merve'ye uzattım. O da narin parmaklarıyla bir dal çekip ağzına götürdü, kibarca yakıp çakmağı cebime koydum.
"Teşekkür ederim, uyku tutmadı, biraz hava alayım, son kez Mardin gecesinin tadını çıkarayım," dedi. Sessizlik içinde sigaramızı içiyorduk. İçimden haykırmak, her şeyi söylemek geliyordu; yapamıyordum, kıvranıyordum adeta ama tek kelime çıkmıyordu dilimden.
Sessizliği yine Merve bozdu, düşünceli gözüküyordu. "Bir sıkıntın mı var," dedi. "Sıkıntı mı, bilmem ama gönlümde olup da dilime dökemediklerim var," dedim. Bu kez o sessizliğe büründü, ne diye sormadı, neden demedi, sadece sessizlik...
Sigarası bitince, "İyi geceler, yarın yolculuk var malum, yatayım artık," dedi. "İyi geceler..."
Merve odasına giderken daha fazla dayanamadım, bir anlık cesaretle hızla arkasından gittim. Odasının kapısını açıp içeri adımını atıyordu ki, elinden yakalayıp ,içeri çektim. Sırtını kapıya hafif sert yaslayıp yapıştım dudaklarına...
Waiting for the first comment……
Please log in to leave a comment.