Serencam
Beş yıllık kocan hafızasını kaybederek bir yabancıya dönüşür ve arada sadece şehvet kalırsa neler olur?
***.
“Ne yani bana uzaylı sümüğüne benzeyen o şeyi içirdikten sonra karşıma geçip kahve mi içeceksin. Ben de bir bardak istiyorum, hemen şimdi. Sen nasıl dindarsın böyle göz hakkı diye bir şey duymadın mı, gözüm burnum kulağım her yerimin hakkı var o kahvede"
Eğlenme sırası şimdi Esma’ya geçmişti. Kahvesinden büyük bir yudum aldıktan sonra gözlerini yumup başını arkaya atarak zevkle inledi.
Hiç de o kadar sevmiyordu kahveyi, maksadı kocasını delirtmekten başkası değildi, tabi şimdilik bunu bilmesine gerek yoktu onun.
Usulca gözlerini aralayıp kocasına baktığında beklediği manzara bu değildi.
O kızgın, isyankar hatta ayaklanmaya çalışan bir koca bekliyordu fakat karşısında gördüğü adam güdümlü füze gibi kendisine kilitlenmişti.
Genç adam ayaklarını sarkıtarak oturduğu yatakda elini kaldırıp karısına yaklaşmasını işaret etti. Konuşmak istemiyordu eyleme geçmek istiyordu, o kahveyi bir an önce tatmak istiyordu.
Korka korka yanına adımlayan Esma kocasının şimdi ne yapacağını deli gibi merak ederken her şey bir anda oluverdi.
Genç adam hızla yakasından tuttuğu karısının kendine çekmiş iştahla dudaklarına kapanmıştı çoktan.
İstemsizce araladığı dudaklarından içeri sızan kocası aradığı kahve tadını bulmuş olmalıydı ki Esma’dan çok daha güçlü inledi.
Adam keşfetmek istiyordu.
Beş yılını geri almak ister gibi daha da tutku ile sarmaladığı kadını yanına oturtup yanaklarını kavradı. Elinin altında alev almış gibi yanan pürüzsüz ten adamı deli ediyordu, çok daha fazlasını istedi.
Boynunun altına düğümlediği yazmasını çözüp hızla sıyırdı. Saçlarının etrafına doladığı lastiği bir çırpıda çıkardı.
Ellerinin keşfettiği incecik boyun ateş atıyordu sanki. Dokunmak yetmiyordu, tatmak istedi. Dudaklarını önce çenesine bastırdı. Dinlene dinlene usul usul ilerledi.
Gözlerini açmadan kulağının altına oradan boynuna uzandığı kadın, öpücükler gittikce ıslak bir hal alırken sıkıca omuzlarına tutunmuş, elinin altında küçük bir güvercin gibi titriyordu şimdi.
Şu an şu saniye aklında ne nişanlısı bildiği Sevda kalmıştı ne de Esma'nın bir yabancı olduğu. Dünyada yalnızca ikisi kalmıştı ve sanki bu kadarı her şeye yeter gibiydi.
Bir nefeslik mesafede uzaklaşıp gözlerini aralayarak sabahtan beri merak ettiği saçlara değdirdi.
Kadının başının iki yanına dağılmış bukle bukle turuncuya çalan kızıl saçlar gerçek bir meydan okumaydı ve bu düelloda Tarık’ın kazanma olasılığı oldukça zayıftı.
Bile bile kaybetmeyi seçerek hızla kadının üzerine eğildiğinde koluna takılı serumun direğinden güçlü bir ses geldi.
Gözlerini kapayıp sakinleşmeye çalışırken alnını kadının omzuna yasladı.
Canı da acımıştı ama umrunda bile değildi. Bütün atmosfer bozulmuştu, elinden şekeri alınmış çocuklar gibi tepinerek ağlamak istiyordu. Usulca doğrulmaya çalışırken kolu bir kez daha acıdı.
"Hay s.eyim!.."
Unfold
Gün köyde, neşe içinde yapılan kahvaltıyla başladı.
Daha dün sabah uğurladıkları damat neyse ki bir günde yolunu bulmuş, tedirginliğini üzerinden atmış, çocukları ve karısının yanında huzurla tebessüm ediyordu.
Esmanın yüzünün rengi de gelmişti şükür. Dün akşama kadar ruhu çekilmiş gibi ağzını bile açmayan hali……
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Waiting for the first comment……