19.014K
Reads
“Gel hadi.” Gökçe, adamın kendini yatağa attığı ses tonu kulağında çınlayınca açtığı kapıyı gerisin geri çarptı tüm kuvvetiyle. “Gelmiyorum senle bas git!” Hızlı adımlarla ilerlemeye devam edince adam da onunla beraber ilerleyip yine yanında durdu. “Saçmalama Gökçe, okula götüreceğim seni. Bir şey yok hadi bin şu arabaya.” Gökçe hakkı varmış gibi bir de emir verdiğinde hepten çıldırdı. “Senin lafınla tuvalete bile gitmem ben. Okuluma da kendim giderim.” Bir kez daha yürüyüp gideceği zaman adam arabadan inip önüne dikildi. “Seni okula götürmek zorundayım, işim bu. Kişisel algılama. Hadi şimdi daha fazla üşümeden bin. Burnun kızardı.” Gökçe yerinde pinpon oynayan kalbini söküp şu adamın ağzına tıkmak istiyordu ki bir daha aklını başından alamasın. “Benim burnum seni ilgilendirmez. Ayrıca sen istifa etmemiş miydin? Ne işi bu? Eniştemin arabasını çaldın da adam mı kaçırıyorsun yoksa?” Adam aşkla gülümseyerek hafifçe eğildi kızın üzerine doğru. “Biraz daha sensiz kalırsam yapacağım o olacak zaten ama şimdi sahiden seni okula götürmem gerekiyor.” “Sen niye yaa! Adam mı bitti de sen götürüyorsun? Hem de bu neyin inadı. Ben kendim gidebiliyorum istediğim yere.” Yusuf kızın ilk cümlesinden gerisini duyamadı. “Başkasını mı tercih ederdiniz Gökçe hanım?” Gökçe ellerini beline koydu. Şimdi tam kavga pozisyonu almıştı işte. “Ederdim tabi. Duygularımla oynayıp sonra yarı yolda bırakmayacak her hangi biri olabli..” Yusuf karısının ağzından daha fazla başkası kelimesini duymaya dayanamayarak kızı tuttuğu gibi aracın içine tıktı. "Napıyorsun yaa! Bırrak beni. Adam kaçırıyorlar diye bağırırım.” Yusuf bir yandan kızın kemerini bağlarken öbür yandan ağzının içine kadar girip konuştu. “Bağırsana hadi.” Kız adamın gözlerindeki şeyi gördüğünde utançla gözlerini kaçırdı. “Çok pisliksin.” Öyleydi evet. Yusuf bunu inkar edecek değildi ama aynı zamanda deli gibi aşık bir pislikti kendisi. “Gönül işte, ne yaparsın Gökçem. Seninki de bana kondu.” Kız kollarını bağlayıp burnundan nefes verdiğinde Yusuf direksiyon başına geçmişti çoktan. “Ders saatine daha var, önce kahvaltı yapalım mı?” Gökçe adam uzaylıymış gibi baktı yüzüne. “Ya sen bizim ayrıldığımızın farkında mısın? Ne münasebetle kahvaltı edecekmişim senle?” Yusuf kızı hiç duymuyor gibiydi. “Ben öyle bir şey hatırlamıyorum. Kapı gibi evlilik cüzdanım var, hem de gittiğimiz camideki dayılar şahit. Her türlü kocanım senin. Ayrılmayı falan da düşünmüyorum.” ** Üvey baba yanında şiddet ve sefalet içinde büyüyen Gökçe, ailesinden gizlice aşık olduğu adamla evlenir fakat talihsizliği onu terk etmemekte ısrarcıdır.
Updated at
42.022K
Reads
Aşkın en yasağına kapılan Aymelek, sırrı ortaya çıkacağına ölmeyi tercih ederken Ali de kardeşim dediği kıza gönlünü açmayı gururuna yediremiyordu. ** "Gözlerime bak, ne görüyorsun?” “Yanlış görmekten korktuğum şeyler.”
Updated at
48.432K
Reads
“Yapma...” Genç kadın, bir nefes uzağındaki adamı durduracağım derken sesi zevkle inlediğinde aldığı cevap kendisinden farklı olmadı. “Hmm?” Yüzünün her yanında dolanan dudaklarla iyice aklını kaybetmeden önce zorlukla konuştu. “Murat dur lütfen!” Nihayet bir cümle kurabilidiğinde adam son bir öpücükle dudaklarını mühürleyip ayrıldı. “Hadi.” *** Aşkın ihanete bulandığı gerçek hayattan bir öykü.
Updated at
47.536K
Reads
Beş yıllık kocan hafızasını kaybederek bir yabancıya dönüşür ve arada sadece şehvet kalırsa neler olur? ***. “Ne yani bana uzaylı sümüğüne benzeyen o şeyi içirdikten sonra karşıma geçip kahve mi içeceksin. Ben de bir bardak istiyorum, hemen şimdi. Sen nasıl dindarsın böyle göz hakkı diye bir şey duymadın mı, gözüm burnum kulağım her yerimin hakkı var o kahvede" Eğlenme sırası şimdi Esma’ya geçmişti. Kahvesinden büyük bir yudum aldıktan sonra gözlerini yumup başını arkaya atarak zevkle inledi. Hiç de o kadar sevmiyordu kahveyi, maksadı kocasını delirtmekten başkası değildi, tabi şimdilik bunu bilmesine gerek yoktu onun. Usulca gözlerini aralayıp kocasına baktığında beklediği manzara bu değildi. O kızgın, isyankar hatta ayaklanmaya çalışan bir koca bekliyordu fakat karşısında gördüğü adam güdümlü füze gibi kendisine kilitlenmişti. Genç adam ayaklarını sarkıtarak oturduğu yatakda elini kaldırıp karısına yaklaşmasını işaret etti. Konuşmak istemiyordu eyleme geçmek istiyordu, o kahveyi bir an önce tatmak istiyordu. Korka korka yanına adımlayan Esma kocasının şimdi ne yapacağını deli gibi merak ederken her şey bir anda oluverdi. Genç adam hızla yakasından tuttuğu karısının kendine çekmiş iştahla dudaklarına kapanmıştı çoktan. İstemsizce araladığı dudaklarından içeri sızan kocası aradığı kahve tadını bulmuş olmalıydı ki Esma’dan çok daha güçlü inledi. Adam keşfetmek istiyordu. Beş yılını geri almak ister gibi daha da tutku ile sarmaladığı kadını yanına oturtup yanaklarını kavradı. Elinin altında alev almış gibi yanan pürüzsüz ten adamı deli ediyordu, çok daha fazlasını istedi. Boynunun altına düğümlediği yazmasını çözüp hızla sıyırdı. Saçlarının etrafına doladığı lastiği bir çırpıda çıkardı. Ellerinin keşfettiği incecik boyun ateş atıyordu sanki. Dokunmak yetmiyordu, tatmak istedi. Dudaklarını önce çenesine bastırdı. Dinlene dinlene usul usul ilerledi. Gözlerini açmadan kulağının altına oradan boynuna uzandığı kadın, öpücükler gittikce ıslak bir hal alırken sıkıca omuzlarına tutunmuş, elinin altında küçük bir güvercin gibi titriyordu şimdi. Şu an şu saniye aklında ne nişanlısı bildiği Sevda kalmıştı ne de Esma'nın bir yabancı olduğu. Dünyada yalnızca ikisi kalmıştı ve sanki bu kadarı her şeye yeter gibiydi. Bir nefeslik mesafede uzaklaşıp gözlerini aralayarak sabahtan beri merak ettiği saçlara değdirdi. Kadının başının iki yanına dağılmış bukle bukle turuncuya çalan kızıl saçlar gerçek bir meydan okumaydı ve bu düelloda Tarık’ın kazanma olasılığı oldukça zayıftı. Bile bile kaybetmeyi seçerek hızla kadının üzerine eğildiğinde koluna takılı serumun direğinden güçlü bir ses geldi. Gözlerini kapayıp sakinleşmeye çalışırken alnını kadının omzuna yasladı. Canı da acımıştı ama umrunda bile değildi. Bütün atmosfer bozulmuştu, elinden şekeri alınmış çocuklar gibi tepinerek ağlamak istiyordu. Usulca doğrulmaya çalışırken kolu bir kez daha acıdı. "Hay s.eyim!.."
Updated at
5.035K
Reads
Şeytan hiç bu kadar cazibedar bir tende hayat bulmamıştı. Yusuf sabrı hiç bu kadar yakıcı olmamıştı. Gümüş tepsi ile sunulan yasak meyveye gözünü kapasa da gönlünü kaptıran genç bir adam, Gönlüne değil sadece bedenine sahip olmak için her yolu mubah sayan bir kadın..
Updated at
2.194K
Reads
Ömer.. Genç yaşına rağmen hep çatık duran kaşlarını bir hançer yarası gibi bölen keder çizgisi, alayına isyan der gibi dimdik duran omuzlarına binmiş kader yüküyle bir garip adam. Cemre... Bir kar küresi gibi ışıl ışıl hayatında hiç örselenmemiş, ertelenmemiş, hiç el değmemiş, ama gerçekten hiç sevilmemiş, yavru bir ceylan. Apansız kopan fırtınayla savrulan fanusu, hayatına kalkan olmak yerine ayaklarına batan cam kırıklarına dönüştüğünde tutunduğu el yaralarına merhem olacak mı? (şimdilik sadece tanıtım bölümleri)
Updated at
2.304K
Reads
"Olur sandık, olmadı. Zorlamanın alemi yok. Elveda." Şu yedi kelimeyi elimdeki kağıda değil de kaderime yazmış sanki vicdansız. Olacağı varsa da ben isteyince olmuyor artık. Bense hala sahildeki çay bahçesinde bana "olur" dediği anda tutuklu, olsun diye bekliyorum.
Updated at
0
Reads
"O kadın bu evden gidecek!" "Senin lafınla karımı göndereceğime inanıyor musun gerçekten?" "Beni istediğini söyledin." "Maral'a değer verdiğimi de söyledim. Aynı evde büyüdük, kardeşim gibiydi." "Kardeşin gibi olan kadına s.in kalkıyor ama!" "Seviyorum dediğim kadının kardeşine de kalktı. Seçici olduğunu düşünmek senin hatan sarmaşık gülü ."
Updated at
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.