BU ATEŞ İKİMİZİ DE YAKAR. İBRAHİM
Share:

BU ATEŞ İKİMİZİ DE YAKAR. İBRAHİM

READING AGE 18+

YazarBegulaybar YA&Teenfiction

0 read

Aralık ile ocak aylarının arasındaki günlerin adına zemheri demişlerdi. İnsan etini bıçak gibi kesen, buzlu ayazıyla yüzü felç edecek o günler başlamıştı. Hatta zemheri gireli birkaç gün oluyordu.
O vakit niçin İbrahim baharı yaşıyordu? Baharı hissediyordu! Yaşadığı küflü ev neden bahar gibi kokuyordu? Kulağına ilişen sesler de nesiydi? Kışın ortasında kuşların ne işi vardı canım! Sanki hepsinin kanatları aynı anda kırılmış da bahçesindeki kuruyan ağaçların üstünde mahsur kalmışlar gibi ötüşüyorlardı.
Hay Allah! Aksine bahçedeki ağaçlar kuru değildi! Yemyeşil ve ihtişamlı dallarıyla görkemliydi. Hatta taş duvarla örülü, pislikten adım atacak yer kalmayan avlunun her köşesinde onlarca çeşit çiçek bile vardı. Yahu onun evinin önünde, çiçeğin ne işi vardı? Onun kepir topraklarında, kuru ot bile bitmezdi. Öyleyse nasıl olmuştu da her yer cayır çimendi. Ne ara olmuştu bunlar?
Hayda! Eve doğru yürüdükçe bu kez de kırık dökük pencere pervazları gözüne çarptı. Hangi ara beyaza boyamıştı onları? Üstelik o pencere açık ve uçları dantel işlemeli kar beyazı perde, yüzüne vuran ılık rüzgâr sayesinde dışarı çıkmış, havalanıyordu. Sanki ebesi saatlerce sabunla çitilemiş gibi bir de ışıl ışıldı. Hayır! nenesi kendi sidikli donunu bile yıkamazdı ki. Öyleyse birileri gelmiş eve el atmış olmalıydı. Nenesini bir yere bağlamışlar, şu küflü eve insanlık namına çeki düzen verelim demişlerdi. Kesin izahı böyle olmalıydı. Zira mümkün değildi bu evin, İbrahim'in doğup büyüdüğü ev olması.
Ayağında yeni boyanmış bey çizmesi dedikleri ayakkabılar vardı. Çayırlara basarak evin girişine doğru ilerlemeye başladı. Dışarıda mıydı ki? Ne zaman çıkmıştı? Çıkıp gittiği yer neresiydi? Kaç gün kalmıştı orada da her yer güllük gülistanlık oluvermişti.
Sağına soluna hayretle bakarak yürümeye devam etti. Evin kapısının önüne kadar geldi. Kapı açıktı! Açık kapıdan burnuna ilişen, leziz yemek kokusu hissetti. İçeri girmeden önce tereddütle kapı ağzından başını uzatıp bakındı. Hayır yahu! Bu ev onun nenesiyle yaşadığı ev değildi. Mümkün değildi zira gördüğü her yer ışıl ışıl parlıyor ve tertemizdi.
“Ebe!” diye seslendi. Ses gelmedi.
“Neredesin ebe? Ses versene be kadın!” dedi. Nenesinin sesi yine çıkmadı. Cadaloz nenesini birileri bağlamış olmalıydı. Bakındı ama kimseyi göremedi.
Bir terlik sesi ilişti kulaklarına. Ya da bir takunya sesi. Şıp şıp adımlarla biri ona doğru yürüyordu. Pencerelerden sızan ışık süzmesinin arasından yürüyüp tam karşısında durdu. İbrahim'in soluğu kesildi! Bu kesinlikle nenesi değildi! Seçmeye çalışırken yüzü ayan beyan ortaya çıktı. Bu o idi. O!
Telaşa kapıldı. Geriye doğru bir adım attı. “Senin ne işin var burada?” demek istedi. Fakat kızı yine üzmeyeyim diye sustu. Yoksa bunca şeyi yine birilerine hayır yapmak için mi yapmıştı? Olabilirdi!
Bari Nenemi sorayım dedi. “Nenemi nereye gönderdin ki böyle rahatsın?” dedi. Bastonuyla kafanı yarmadığına göre mutlaka evde değildi. Kız yalnızdı. Onun evinde ona gülen gözlerle gülümseyen kız çok güzeldi. Bu kız berrak bir su gibiydi.
İbrahim neden böyle soluk alıyordu? Bir yerden mi koşup gelmişti? Neydi bu hissettiği şimdi? Kanı coşkun olduğu zamanları, çoktan geçmemiş miydi? Yahu onun içindeki organlar canlanmadan çürümeye yüz tutmuş değil miydi? Her birinin aniden canlanası mı tutmuştu! İbrahim’in ciğeri patlayacak, kalbi yerinden çıkacak ve gözleri gördükleri karşısında öne doğru fırlayacak haldeydi.
“Hep geç kalıyorsun ama! Gel haydi” diyerek ellerini ona doğru uzatarak yaklaştı kız. İbrahim’in şaşkın bakışlarına aldırış etmeden ellerini tuttuğu gibi içeri çekti.
İbrahim'in artık nefesi tükenecekti. Sanki son soluklarını alıyordu. Sanki son hava kalmıştı da hepsini hızlı hızlı içine çekiyordu.
Kızın üstünde beyaz bir elbise vardı. O elbise ince ve bedenindeki bütün kıvrımları açıkça belli ediyordu. Uzun ve dalgalı saçları göğüslerinin üstüne dökülmüş ve uçlarını gizliyordu. Kırmızı dudakları ve buğulu bakışlarıyla resmen İbrahim’i günaha davet ediyordu.
Ar etti İbrahim. Kendi evinde iki kez gördüğü kız ile bu kadar yakınlaşmasından ötürü utandı. Başını yere eğdi. Ama kız! Sanki onu her gün görüyormuş gibiydi. Sanki hep onunmuş gibiydi.
Sokuldu göğsüne kız. Başını İbrahim’in hızlı atan kalbinin üstüne koyarak konuştu.
“Hep geç kalıyorsun sonra yemek soğuyor!” dedi. Başını yukarı kaldırdı ve ayaklarının üstünde yükselerek çenesinden öptü İbrahim'in. Hemen sonra boynunun altından öptü. Oradan dudaklarına doğru yaklaştı. İbrahim’in taş kesilen vücudunun tepki vermemesi artık imkansızdı. Atladığı bir şeyler olmalıydı ki kız fazlasıyla rahat ve tanışır olmuşlardı. Sanki hep onunmuş gibiydi. Sanki er ile avrat olmuşlar gibiydi. İşte bundan güç alarak hırs ve zevkle kızın küçük yüzünü, nasırlı iri avuçlarının arasına alıp onu durdurdu. Önce sormalıydı.
Adı dilimde kirlenir diye söylemeye çekinirken, fısıltı ve korkuyla konuştu.
“Mihran” dedi. Yutkundu. Ağzı kurumuştu sanki.
“Sen benim misin?” diye sordu.
Omuzlarını silkeledi kız. Sorusuna cevap vermedi. Yanından kayboldu

Unfold

Tags: revengedarkopposites attractstepfathertragedyseriouskickingcitysmall townwar
Latest Updated
(FİNAL) SONSUZ SONSUZLUĞA

2013 yılı günlerden Pazartesi


Aylardan Aralık


Söğütlü Köyü/ Niğde


****



İbrahim yatsı namazını eda ettikten sonra seccadesinin üstünde elinde tesbih, tesbihadının sonunu yaparken, Mihran hemen yanında elindeki cep telefonuyla kızlarıyla konuşuyo……

Comment

    Navigate with selected cookies

    Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.

    If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.