TOHUM +18 ( TÜRKÇE )
READING AGE 18+
"BAĞIRMA BOŞUNA! BABAN SENİ SATTI!"
Duyduğum sözlerle, biraz önce sinirle bağırdığımda gürleyen sesim, aniden içime kaçtı.
"Ne... Ne saçmalıyorsun?"
Benim odamda, sanki kendi odasındaymış gibi ağır ağır yürüdü bana doğru.
"Bu oda... Bu ev..." derken gözlerini tavanda gezdirdi. "Bu kartlar..." derken tüm limitsiz kartlarım da elindeydi. "Sahip olduğun her şey benim."
Soluğu soluğuma çarpacak kadar yakınlaştığında, duyduklarımın çok yersiz bir şakadan ibaret olduğunu düşünerek tutulmuştum.
Elini, yaz kreasyonunun en nadide parçası olan elbiseme attı;
"Üstündeki bu kıyafetler benim..." İpek kumaşı avuçlarında sıktı üzerimden koparıp atmak ister gibi.
"İçindeki de benim."
"Hayır..." diye mırıldanarak başlayan isyanım, akabinde; "Hayır... Sen kimsin ya?! ŞAKA MI BU? KOMİK Mİ?! HA?! BU... BU NE HADSİZLİK?!" diye dur durak bilmeyen haykırmalara dönüştü.
"Sahip olduğun bu hayat ellerinden kayıp gitmek üzere Alina... Benim bir sözümle sosyetedeki yerine, sahte arkadaşlarına, tüm giyinme odana, kuaförlerine, bir asalaktan farkı olmayan yaşam koçuna... Hepsine... Hepsine veda edeceksin." dedi beni sadece bakışlarıyla bile korkuturken.
"Ne? Sen ne- Neden... Neden yapıyorsun bunu..?!" dedim çenem kasılı ağlamamak için tıslarken.
"Yapacağımı kim söyledi? Belki de yapmayacağım..." Dudaklarını büküp omuzlarını belli değil der gibi kaldırdı ve indirdi.
Benimle kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor oluşunun eğlencesinden, gözlerindeki hareler titredi zevkle.
Elini ipek elbisemden çekip ardında kavuşturdu.
"Sen karar vereceksin Alina Sonat... Bunları kaybetmek istiyor musun?"
"Hayır tabi ki de!" dedim hızla başımı sallayıp bir de utanmadan soruyor oluşuna.
Sinsice gülümsedi,
"Güzeeel... Çok güzeeel..." dedi yine zevkle.
Ardından aklına bir şey gelmiş gibi elini kaldırdı;
"Yalnız, on beş milyar dolar Alina."
"Ne?!"
"Tüm bunlara diyorum on beş milyar dolar verdim. Şirket, bu ev, tüm gayrimenkulleriniz... Her şeyiniz."
Hayretle soludum ama konuşamadım.
"Çok basit Alina. Sen on beş milyar doları düşünme bırak. Çok daha basit bir ödeme şekli var." derken kulağıma eğildi.
Ne isteyeceğinden korkarak titredim kulağıma eğilişiyle. Bir gece diyecekti, belki de binlerce gece.
Bana böyle bakan birinin isteyeceği şey ancak böyle bir şey olurdu. Lakin o daha ağırını söyledi.
"Bir çocuk istiyorum. O sürtük ablanın çıkartıp attığı gibi atıp gitmeyeceğin bir çocuk istiyorum!"
Unfold
Alpaslan'ın bu son söylediği söz, kulaklarımda art arda yankılanırken sanki kıpkırmızı kesilmiştim. Arsız sözü bedenimi harlamıştı. Bana bunu söyleyen başka kimse olmamıştı hayatım boyunca. Eğer olsaydı da eminim ki şu an yaşadığım tahriği yaşamazdım. Daha da korkuncu, bana bunu Alpaslan Şahsuvar'ın söylüyor oluşuydu. Hatta daha da korkuncu şu a……
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Waiting for the first comment……