Aşkın Esiri -Töre-
READING AGE 18+
“Bana bak!" diye tepesinde bağırdığında korkudan titremesine engel olamadı. Böyle bağırıp burnundan sertçe soluduğunda karşında bir canavar olduğuna daha çok inanıyordu. Ama gözünde güçsüz bir kız gibi görünmek istemediği için başını yavaşça kaldırdı. Önce ela gözleri göğsündeki siyah, seyrek tüy öbeklerinde oyalandı. Esmer tenine daldığında gölde üzerinde hiçbir şey olmadan yüzdüğü gün ışık hızıyla gözlerinin önünden geçti. Fakat yine yanakları ısınmış yine yanaklarını kırmızıya boyamıştı. Alnına değen sık nefesiyle daha da sinirlendiğini anlayıp başını kaldırdı ve rengine inanamadığı koyu mor halkalara kalp çarpıntısıyla baktı. Konuşmadan o gözlerle her şeyi yaptırabilirdi. Hem yakıp hem de buz gibi üşütecek gözler...
"Karım değilsin." dedi daha birkaç saat önce kıyılan imam nikahlarından sonra buz gibi bir sesle.
İşlerin buraya kadar gelmesini Evin de istemişti. Varlığından haberi olmadığı babası kolundan tutmuş bir çöp poşeti gibi Adar ŞeyhBaran’ın önüne atmıştı. Bundan sona ise işler kendisinin bile tahmin etmeyeceği kadar sarpa saracak Adar ağa söylediklerinin bedelini ödeyene kadar bu sarmaldan çıkmayacaktı.
"Ama bu konakta yaşayacak. Kimseyi ne göreceksin ne de kimse seni görecek. Bu dört duvarların arasında bir hayalet gibi yaşayacaksın!"
Bu Evin gibi bir kızı ruhunu karalara boğmak demekti. Daha gün doğmadan bir tepede güneşi bekleyen o kızdı. Kendini çayırda kuzuların arasında kaybeden kızdı. Onu taştan dört duvara mahkûm ederek öldürmeyi düşünüyordu doğru da düşünüyordu ama kendisiyle birlikte Adar ağa da karanlık günlere doyacaktı.
Tehditlerine karşı her zaman yaptığı gibi tepkisiz kalıp koyu mor gözlerinin içine baktı. Ne hissettiğini belli etmeyen bir adamdı çoğu zaman tek bir resim hayat bulurdu yüzünde. O da öfke.
Öfkesi karşı dik duruşu ve tepkisizliğiyle harlandı ve pusuya yatar gibi yüzüne eğildi. Sıcaklığı her yanını anında sararken rüyasında gördüğü yabancıyı hisseder gibi oldu ama o bir sanrıydı karşısında bir canavar vardı.
“Sessizliğinin altında bir şeyler yatıyor. Onu bulacağım!” dedi tehlikeli bir sakinlikle. Gözleri yüzünde dolaşıp tekrar gözlerini bulduğunda mor halkaları daha da koyulaşmıştı.
“Şimdi git bu odadan ve ait olduğun bir deliğe gir benden emirleri bekle!” dedi kemiklerine kadar üşüdüğü ses tonuyla.
Gittim.
Bana verilen, konakta zor yolunu bulduğum o küçük odada yatağa oturdum ve ışığın zor girdiği küçük pencereden taş duvara baktım. Gökyüzü bile yoktu. Gökyüzümü bile elimden almıştı Adar ŞeyhBaran. Çok yakında son nefesimi de almak için boğazıma çökecekti ama bilmediği bir şey vardı. Ben bir kabus gibi çoktan üzerine çökmüş ellerimi boğazına geçirmiştim.
Unfold
Adar bıçağı boğazına dayadığında karısının işi bitmişti. Bir koluyla boynunu sarmış diğer eliyle de bıçağın keskin yüzünü şah damarına bastırmıştı. b Nefes nefese Evin’in nemli ve pembeleşmiş tenine sık soluklarını bırakırken sertliğini kalçalarına iti.
“Teslim olup bacaklarını benim için aç!” dedi Adar kalın bir tonlamayla. ……
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Waiting for the first comment……