YERALTI SALTANATI 1: YÜKSELİŞ
Yeraltı Saltanatı – Bölüm 1: İlk Darbe
Diyarbakır’ın sert rüzgarı, şehrin dışındaki çiftlik evinin etrafında dönüyordu. Kayu, uzun ahşap masanın başında oturuyor, gözlerini tek tek masadaki adamlara gezdiriyordu. Çiftlik evi, yıllardır böyle bir toplantıya ev sahipliği yapmamıştı. Türkiye’nin en tehlikeli 10 mafya babası ilk kez bir masanın etrafında toplanmıştı.
Masadaki sessizlik, havadaki gerilimden besleniyordu. İlk konuşan Can oldu. "Buraya hepimizin bir arada olmasını sağlayacak kadar büyük bir şey olmalı, Kayu. Daha fazla vakit kaybetmeden konuya gir."
Kayu derin bir nefes aldı, ardından masanın ortasına ağır bir dosya koydu. İçindeki fotoğrafları tek tek çekip masadakilere dağıttı. Fotoğraflarda patlatılmış depolar, öldürülmüş adamlar ve bilinmeyen yüzler vardı. "Bu saldırılar benim bölgemde başladı," dedi. "Ama sıranın size gelmeyeceğini düşünüyorsanız, aptalsınız."
Fero, fotoğraflardan birine bakarak kaşlarını çattı. "Bunlar kim? Daha önce bu yüzleri hiç görmedim."
"Ben de görmedim," diye cevapladı Emin. "Ama kim olduklarından çok, ne istedikleri önemli."
"Belki de içimizden biri bunu planladı," dedi Hafız, her zamanki şüpheci tavrıyla. Bu söz, masadaki herkesi buz gibi yaptı. Şüphe dalgası odayı hızla sardı.
Ancak tam o sırada, dışarıdan gelen bir patlama sesi her şeyi unutturdu. Toplantı odasının camları parçalanırken, içeriye göz yaşartıcı gaz bombaları atıldı.
"Yere yatın!" diye bağırdı Kayu, tabancasını çekerek masanın arkasına sığındı. Diğerleri de aynı anda silahlarına sarılmıştı. Dışarıdan makineli tüfek sesleri geliyordu. Adamlar bağırıyor, kurşunlar çiftlik evinin duvarlarını delip geçiyordu.
Berke, masanın altında siper alırken dişlerini sıkarak bağırdı: "Ne lan bu? Tiyatro mu çevriliyor burada?"
Tam o sırada, patlayan camlardan içeri giren maskeli saldırganlar belirdi. Ellerinde ağır silahlar vardı ve hiçbir şeyden çekinmeden ateş açıyorlardı. İlk mermiler Berke’yi buldu. Omzundan vurulan Berke, acıyla yere yığıldı.
"Berke vuruldu!" diye bağırdı Hafız, hızla onun yanına koşarak kanı durdurmaya çalıştı.
Can, odanın bir köşesinde, siper aldığı yerden saldırganları izliyordu. Sessiz ve dikkatliydi. Bir maskeli saldırgan, odanın ortasına doğru ilerlerken Can tabancasını kaldırdı ve soğukkanlı bir şekilde tek bir kurşun sıktı. Kurşun, maskeli adamın başına saplanmıştı. Adam olduğu yere yığıldı.
Kayu, dışarıdan gelen saldırı seslerini dinlerken, içerideki adamlarına bağırıyordu: "Geri çekilen olursa, kurşunumu yer! Hepinizi bitireceğim!"
Fero, masanın arkasından saldırganlara birkaç el ateş etti. "Bu kadar profesyonel adam, dışarıdan gelmiş olamaz. İçimizden biri onlara yol göstermiş olmalı!"
Saldırı bir anda kesildi. Dışarıdan gelen motor sesleri hızla uzaklaşırken, çiftlik evinin sessizliği derin bir nefes gibi geri döndü. Kırık camlar, kurşun delikleri ve yere serilmiş adamların kanı, baskının şiddetini gösteriyordu.
Kayu, hâlâ tabancası elindeyken pencereye doğru yürüdü. "Bu bir uyarıydı," dedi alçak bir sesle. "Kimse bizi bitiremez. Ama içimizden biri bu oyunun parçasıysa, ilk onu vururum."
Can, masanın kenarına oturdu ve tabancasını yavaşça yerine koydu. Gözlerini diğerlerine dikerek konuştu: "Bu saldırı, birliğimizi bozmak için yapıldı. Ama başaramadılar. Şimdi bir karar vermeliyiz: Ya hepimiz bir araya
Unfold
Şehrin sokaklarında tansiyon her zamankinden yüksekti. Selim ve ekibi, gece yarısı yapılacak olan kömür madeni baskınına saatler kala son hazırlıklarını tamamlıyordu. Fabrikanın içinde hummalı bir çalışma vardı. Silahlar kontrol ediliyor, patlayıcılar dikkatle yerleştiriliyordu. Yavuz, ekipmanların tam olup olmadığını bir kez daha gözden geçirir……
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Waiting for the first comment……