MİRA VEYN YZR
Reads
O vekillerle kıyılan nikahı diğer odada beklerken kocasının Cihangir olacağını düşünüyordu. Öyle demişlerdi. İstemede birkaç saniyelik de olsa gördüğü oydu. Nereden bilebilirdi ki gerdek odasının kapısı açıldığında içeri elinde bastonu üzerinde takım elbisesi CEVAHİR'in gireceğini. Sol kolu ve bacağı engelli Cevahir ona doğru yürürken işittiği tek şey "Soyun ve uzan İnci"ydi. Kaçmak istediğinde ise kolundan tutuldu ve kulağına "Sen benim karımsın. Bakıcımsın. Kölemsin. Büyük oyunun küçük piyonu İnci. Canımı sıkma yatağa gir beni bekle." Dendi. Yutkunmak mı? İmkansızdı. Sırlar, her zaman saklı mı kalır? Geçmiş geleceğe ayna mıdır yoksa o geleceğin katili midir? Cevahir içinde düştüğü çukurda debelenirken düştüğü tuzağın getirisi olarak kaybettiği karısına ulaşma çabası içindeydi. Hep yalnış yerlerde aramıştı. Yalnış insanların kafalarında birer mermi deliği açmıştı. Geçen her gün ona İnci’nin kıymetini daha beter gösterirken en son gördüğü an göz bebeklerine işlenmişti. İnci ise hem geçmişin karanlığı ile hem de kocasının anlık hatasıyla öyle bir kapıdan geçmişti ki artık hiçbir şey onun için eskisi gibi olmayacaktı. Tek başına çıktığı konağın kapısından karnında bebekleri yanında öz abisi ile girerken onu bekleyen o sarsıcı ihanetten habersizdi. Şeytan ise tam da o an tüm oyunu yeniden kurdu. Hatalar, dönülmez yollar, affı mümkün olmayan bile isteye yapılmış yalnışlar. Ağaya esir olan yaralı İnci esareti her an iliklerine kadar hissederken kurtulmak için vereceği savaşta onu güçlü kılan şeyler bir bir varlığını gösteriyordu.
Updated at
Reads
Adı gibi kara olan denizin dalgaları kıyıdaki kayaları döverken üzerinde gelinliği öylece uçurum kenarında oturan kişi Aslı’ydı. Babasının son arzusuydu Yavuz Tunalı ile evlenmesi. Lakin yaşlı adamın bilmediği şey kızını kendi elleri ile dikenli bir gül bahçesinin içine attığıydı. “Bu evliliği neden kabul ettim biliyor musun?” “Neden?” “Babam için. Şimdi o yok. Evliliği sürdürmeme gerek de yok.” “Aslı.” Bakışlarını adamdan kaçıran genç kız odadan çıkarken “İmzala şunları da anlaşmalı bitirelim bu işi çünkü ben korkak bir adama kadınlık etmem. Hele hele bundan böyle soy adını hiç taşımam.” dediğinde kapıyı ardından kapadı. Geride kalan Yavuz ise gözlerinde yanmaya başlayan ateşin gölgesi altında hırsla kağıdı buruşturdu. “O iş o kadar kolay değil efulim.” Aslı ise merdivenleri inerken homurdandı. “guli perxuli”
Updated at
Reads
Üç adam… Gücün, suçun ve karanlığın en sert yüzleri. Soğuk, hükmeden, arzu ettiklerini kanla alan erkekler. Dünyanın yeraltı sahipleri. Ve üç kadın… Dokunmaları bile yasaktı. İsimleri bile arzu uyandıracak kadar tehlikeliydi. Her biri, onların yeminleriyle çizilmiş kırmızı sınırın tam da diğer tarafında raks ediyordu. Tüm ateşleriyle. Ama geceler, kuralları hatırlamaz. Ve beden, yasak olanı her zaman en çok isteyendir. Bir bakış, bir dokunuş. Yaklaşmamaları gereken kadınların tenine düşen bir gölge bile onları kontrolden çıkarıyordu. Üstelik sadece içlerinde olmayı isterken bile. Biri düşmanının kızıydı; adamın parmak uçları kadının tenine her değdiğinde, günah ve savaş aynı nefeste birleşiyordu. En kanlı savaşlardan daha beteriydi. Diğeri meydan okuyan, diz çökmeyen, ateş saçan bir kadındı; onunla her yakınlık alınan zevk kadar içsel bir savaşın da başlangıcıydı. Üçüncüsü ise adamın asla sahip olamayacağı kadar masum, ama bir o kadar tehlikeli bir sırdı. Can alacak katliam yaratacak kadar büyük bir sır. Yine de ondan uzak durmak imkânsız, sahip olmak ise ölümcül bir zevkti. Her dokunuşta sınırlar biraz daha eridi. Her nefeste yasak biraz daha kırıldı. Her gece daha fazla teslim oldular birbirlerinin karanlığına ve her gece yeniden edildi o en kutsal yeminler. Bu erkekler için aşk zaten bir suçtu. Ama bedenlerinin teslimiyeti bu dünya da işlenmiş en büyük günahlardan biri oldu. Çünkü Kan Üçlüsü dünyasında dokunmak bile ölümcülken ve asla cesaret edilemezken, üç kadına sahip olmak demek cehennemin kapısını aralamaktı. Ve artık kimse geri dönemeyecek kadar derine düşmüştü. İhanet, tutku ve zevkle karışmış bir karanlıkta bedenler konuşuyor, nefesler hükmediyor, kurallar birer birer yanıyordu. Bu sadece bir yasak aşk değil. Bu, ateşe teslim olmuş bedenlerin hikâyesiydi. Bu günahkar adamların günahı zevk tutku şehvet ve arzu ile kucaklamasının romanıydı.
Updated at
Reads
Moskova’nın karanlık gölgeleri onun adıyla titrerdi. Kızıl Kral. Acımasızlığı kadar soğukkanlılığı, sessizliği kadar ateşiyle tanınan bir adam ve liderdi. Kimsenin dokunamadığı, kimsenin karşısında duramadığı, bütün şehrin nefesini kesen bir güce sahipti. Mavi ateşi ile herkesin korkulu rüyasıydı. Ve ben, hiçbir zaman karşısına çıkmaması gereken kadındım. Onunla göz göze geldiğim an, bir şey kırıldı içimde hem de en derinlerim de. Korku muydu, merak mı, yoksa yıllardır kimseye hissetmediğim o yasak çekim mi, bilmiyordum. Ama bildiğim tek şey vardı ki işte o nefesimi kesiyordu. Kendime kızmamı da sağlıyordu içimdeki ateşi harlamamı da. Amacı korunmak değildi. Sahip olmak için. Yakmak için. Kendine ait kılmak için. Tenimde tüm soğukluğu ile mavi alevlerinin hükmünü sürmek için. Söylediği her kelime bir emir, her dokunuşu bir tehdit ve her bakışı ateşli bir teslimiyet çağrısıydı. Bu adam tüm yasakların çiğnenmesi için resmen bölüm sonu ödülüydü. Beni kendine çekerken, aynı anda karanlığının uçurumuna itiyordu. Onu istiyordum ama onun dünyasında aşk yoktu. Yalnızca güç, kan ve nefes kesen bir arzu cayır cayır yakan şehvet soluk aldırmayan tutku vardı. Onunla her gece hem savaş hem teslimiyet hem nefret hem tutku arasında sıkışıp kalıyordum. Kaçmak istedikçe, daha çok bağlandığımı; nefret ettikçe, daha çok istediğimi fark ediyordum. Çünkü o sadece bir mafya lideri değildi. Benim kaderim, günahım ve en karanlık tutkumun adıydı. Şehvetimin eviydi. İçimdeki hareketlerinin verdiği hazla attığım çığlıkların adıydı. Ve ben artık biliyorum ki Kızıl Kral’a yaklaşan herkes yanar. Ama onun ateşine düşen bir daha ondan kurtulamaz. Karanlığı bile sevdiren acıyı zevke dönüştüren zevki çığlıklarla süsleyen birine dönüşür. Tıpkı benim gibi.
Updated at
Reads
Zaman her şeyin ilacıdır derlerdi eskiler. Şimdilerde zaman sadece yaranın kabuğunun daha derinden soyulmasıydı onun için. Tek bir hata yaptı. İnandı. Onu sevdiğini sandığı adama sonsuz bir güvenle inandı ve sonunda karnında bebeği gözünde yaşı ve başka bir kadının gözünde metres olarak ortada kaldı. En savunmasız ve güçsüz olduğu anda yedi ikinci darbesini. İzah etmesine izin vermedi kimse yüzüne tokadı karına tekmeyi geçirirken. Sonunda vazgeçti hayatından da bebeğinden de. Kendini bulduğu deniz kıyısında tek amacı son vermekti hayatına boğazına dolanan kollar olmasaydı. Karanlığın içinde sadece zehir yeşili gözlerle varlığını sürdüren deli lakaplı bir adamdı Balamir Atalan. Acımasızdı. Sertti. Eyvallahı yoktu. İhanet ve mazluma dokunan el tek kırmızı çizgisiydi. Düşmanlarına en büyük uyarısı kazık göndermekti. Bir deniz kıyısı, canından olmak isteyen bir kız ve can almak için koşan adam. “Abi, abi dur.” “Abinin amına koyim ne var lan adam kaçtı.” “Abi kız. Kız kanıyor.” Balamir ilk kez bakışlarını önce banka sonra da yere çarpan kıza çevirdi. Beyaz elbisesinin eteklerinden görünen ince bacaklarından sızan kızıllık kaşlarını çatmasına neden oldu. Ölüm öyle ya da böyle gelmişti kapısına. Peki şimdi ne olacaktı? İçeri alacak mıydı? Yoksa kollarında taşıyan adamın karanlığında yok olup gidecek miydi? *** “Sana güvenmiyorum.” “Duygularımız karşılıklı.” “Seni sevmiyorum da.” “Ben sana ölüyorum ama dağ çiçeği onu ne yapacağız?”
Updated at
Reads
Şu hayatta çocuklar hep ailelerinin suçlarını mı çeker? Geçmiş neden hiçbir suçu günahı olmayanların yakasından düşmez? Katilin ya da hırsızın kızı/oğlu. Orospunun kızı/oğlu. Şerefsizin kızı/oğlu. Yapışır ayaklarına bir katran parçası gibi ve ne temizlenir ne de düzgünce sakin bir hayat yaşama hakkı tanır. Tıpkı ona olan gibi. Süveyda. Tasavvuf da anlamı kalbin tam ortasında bulunan kapkara bir lekedir. Bazen en büyük günahların bazen de insanın var oluşunu saklar içinde. Oysa masum ve mazlum yüreği o kapkara leke içinde acısını saklar. Kimsesizliğini ve nefretini. Anne babaya duyulan sonsuz nefret. Daha on yaşında kaza geçirmesine ve topal kalmasına neden olan lanetin baş karakterleri. Şimdi ise adım attığı her yerde fısıltılar dönüyor arkasından. “Bunun babası hem katil hem de tecavüzcüymüş. Anasının orospu olduğunu söylüyorlar. Berzan Avcıoğlu acıyıp büyütmüş ama gör bak nasıl da kötü olacak. Katranı kaynatırsan olur mu şeker cinsini bildiğin cinsine çeker diye boşa demiyorlar.” Süveyda elindeki çantasının kulpunu sıkarken gözünden akan yaşı sildi. Aksak adımları hızlandı. Birkaç çocuk etrafını sardı. Ona bir tekerleme bile uydurmuşlardı. “Aksak Süveyda, yine çıkmış yola. Gitmiş gitmiş kalmış ortada. Katilmiş babası kötü kadın anası.” Olduğu yere çöküp dizlerine kollarını sararak ağlamaya başladığında duyduğu gür ses içini titretti. “Kesin sesinizi. Ayıp değil mi? Hadi kaybolun buradan kırdırmayın bacaklarınızı.” Başını kaldırmadı. Kollarını çözmedi. Ağlamayı bırakmadı. Tüm sesler yok olurken omuzuna dokunan büyük el “İyi misin Süveyda?” sorusu bazı şeylerin hem bitişi hem de başlangıcı. *** “Benimle neden evlendin?” “Öyle olması gerekiyordu.” “Benden nefret ediyorsun.” “Hayır. Senden nefret etmiyorum.” “Sevmiyorsun da ama.” “Sevmek mi? Komik olma Süveyda hadi değiş üzerini yat dinlen. Ben yan odadayım.” “Burada kalmayacak mısın?” “Hayır. Sokaktaki herhangi bir kızdan farkın yok benim için. Onlara nasıl kardeşim gözüyle bakıyorsam sana da öyle bakıyorum. Anladın mı? Şimdi daha fazla konuşma da dinlenmene bak.” Arada olan on yaş. Geçmişte yara alan bir adam. O yaraya neden olan adamın aksak kızı. Var olan bir evlilik. Sonu ne olur ki?
Updated at
Reads
Bir imza bazen aşkı değil, mecburiyeti başlatır. Mardin’in töre kokulu topraklarında, bir Karadeniz kızı kardeşinin günahına kefil oldu. Abisinin sevdiği kızı kaçırması, iki aileyi kanın eşiğine getirdi. Töre “kan” isterdi… ama kader başka bir bedel biçti. Abisi yüzünden tehdit edilince, Alise aşkını değil, adını feda etti. Bir yabancının soyadına mahkûm edildiğinde, kalbi çoktan gömülmüştü. Aşksız, sevgisiz bir evlilik… Ve her suskunluk, bir “yemin” kadar ağırdı. Ama bazı yeminler zamanla çözülür. Ve bazen bir kadın, aşksız başladığı hikâyeyi aşkla bitirir.
Updated at
Reads
Zarina, Kafkas dağlarının sert rüzgârlarında büyümüş bir kızdı; özgürlüğüne düşkün, başı dik, kaderine meydan okumaya alışık. Ama kader onunla oyun oynamayı seviyordu. Yanlış zamanda edilen bir söz, bir ziyaret, bir tanışıklık… Ve bir anda kendini Nevşehir’in köklü, kudretiyle bilinen Karadağ Ailesinin gelin adayı olarak bulmuştu. Bu evliliği isteyen o değildi. Onu zorlayan ailesi değildi. Asıl zorlayan… geçmişten gelen bağlardı. Kızın ninesiyle Karadağların büyük hanımı yıllar öncesinden tanışıktı. İki kadının arasında kimsenin bilmediği bir söz, bir borç, bir sır saklıydı. Büyük hanım, torunu için gelin ararken ninenin kapısını çaldığında, Zarina’nın kaderi çoktan mühürlenmişti. Ve şimdi Zarina, istemeden de olsa, Nevşehir’in taş evlerinden, loş koridorlarından, soğuk bakışlı Karadağ ailesinin içine adım atmak zorundaydı. Bu evlilik bir tercih değil, bir mahkûmiyet gibiydi. Karadağların oğlu ise… Sertti. Kuralcıydı. Gölgelerin içinde yaşayan bir adamdı. Onu bekleyen gelinin itaatkâr olmasını bekliyordu; boyun eğmesini, sessiz kalmasını. Ama Zarina, Kafkas’ın kızıydı. Eğilmeyi bilmezdi. Başlangıç çarpışmayla olacaktı. Tenle değil, kaderle. İtaatle değil, gururla. Aşkla değil, karanlıkla. Zarina’nın adı nikah masasında söylenirken, o içinden fısıldadı: “Ben seçmedim bu evliliği. Ama kaderimi değiştirecek olan yine benim.” Ve hiçbiri bilmiyordu: Bu evlilik iki aileyi birbirine bağlamayacak, Önce kan, Sonra öfke, En sonunda tutku akacaktı.
Updated at
Reads
Kaçmak onun kaderinde vardı. Önce evden ardından onu bulan babasından ardına bakmadan kaçmıştı. Evlenmek istemediği mafya babası mı? Yoksa onu bulmak isteyenlerden saklayan Jassim Al – Marri mi? İkisine de onu satan kişi babasıydı. İkisinin de tehlikeli olduğunu ancak varlıklarını öğrenince anlamıştı. Şimdi ise indiği uçakla kendini Katar da bulmuştu. Bir yanı çöl diğer yanı saray gibi kocaman evdi. Hemen yanında duran ve kolunu tutan adamla nefesi kesiliyordu. Ona günlerdir sadece zehretu's-sahra diyordu. Adını söylemiyordu. Asude demiyordu. Neden öyle dediğini de anlamıyordu. Anlasa da değişmezdi çünkü Asude şu an tutsaktı. Bir adamın arzusuna göre hareket etmek zorundaydı. Yaşamak istiyorsa. Peki bu tutsaklık neye dönecekti? Aşk? Tutku? Şehvet? Tenlerin ateşi mi hırsın ve kurtulma dürtüsünün hamleleri mi? Katar’lı Jassim ise çöl çiçeği dediği Asude’ye karşı tavrını nasıl belirleyecekti bilmiyordu. Bildiği tek şey ona yoğun bir şekilde bakan kız istediği an bedeninin her noktasına dudaklarıyla tutkuyu dövme misali kazıyacaktı.
Updated at
Reads
Eskort olmaya zorlanan genç bir kız. LİLA. Altına yatması gereken kişi karanlığın lordu AHEN AÇIKEL. Sevişmek onları sadece biraz daha birbirine yaklaştırdı. Kucağında olan kızın içine daha sert girip çıkan Ahen zümrüt yeşillerini lilalardan ayıramıyordu. Onu esir alan şeyler belliydi. ZEVK. TUTKU. ŞEHVET. EROTİZM. TATMİN OLMAK. Aşk ise aralarda sıkışıp kalmış üzeri örtülü bebek gibiydi. Gözlerimin arkası yanmaya başladığında dudaklarımı aralayıp ufacık soluklar almaya zorladım kendimi çünkü göğsüm nefessizlikten patlayacak gibiydi. Sahi ne demişti? “İstediğimde altımda istediğimde yanımda istemediğim de ise siktir olup gideceksin. Fazlası yok. Yaptıklarının yanında sana soy adımı veriyor olmama şükredeceksin. İsyan ya da itiraz ettiğin her an bir yakınının cesedi ile sabahlatırım seni ve inan bana bunu yaparken asla ikinci kez düşünmem. Cehenneme hoş geldin küçük Lila. Azaplardan azap beğen.” Küçük Lila. Bana cehennem diyordu ama hiçbir şey yapmasa bile asıl cehennemin gözleri olduğunu bilmiyordu. Biri gri diğeri zümrüt yeşili iki cehennem çukuru. Sebep olduğum hasarla bana bakarken bende oluşacak hasarın ise boyutu hesaplanamayacak kadar çok.
Updated at
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.