...Yürüdüğüm sokaktaki insanların birbirlerinin kulaklarına eğilip fısıldaştıklarını görmesem de hissedebiliyordum. Kalbim acıyla burkulurken titrek adımlarla kafamı daha çok eğip gözümden akıp hızlıca çenemin altına kadar ulaşan göz yaşımı elimin tersiyle silip oradan bir an önce uzaklaşmak için adımlarımı hızlandırdım. İnsanları ardımda bırakınca yerlerdeki çamur birikintilerine aldırmadan hıçkıra hıçkıra ağlayarak koşmaya başladım. Kalbim iki aydır içimde sıkıştırdığım azabı infilak ederek boğazımdan yukarı bırakmıştı. Ellerim başımı iki yanından kavrayıp canımı acıtarak saçlarımı çekiştire çekiştire başımdaki yaşmağı söküp aldı. Gözlerim o kadar hızlı dolup dolup taşıyorduki göğsümü acıyla döven kalbim dışarı çıkmak istiyordu sanki. Ben hiç bu kadar ölmek istememiştim..! Ben hiç bu kadar eksik , bu kadar zavallı ve bu kadar kirli hissetmemiştim... Başımı nasırlı elleriyle sevgiyle okşayan babam hiç çignememisti ayaklarıyla beni... Ben hiç annemi gözlerime bakmaktan benimle konuşmaktan kaçarken görmemiştim... Ben hiç varken yok hissetmemiştim...
Gözlerimde parlayan yaşlara tezat dudaklarımda hüzünlü bir tebessüm vardı. Başımı soğuk cama yaslayıp annemi hayal ederek izledim Amed'in her karış toprağını."Noluyo la?"" Baran ağa bu...Durdur...Durdur..!"Duyduğum seslerle başımı camdan ayırıp etrafıma bakındım. Neler oluyordu? Herkes merakla camlardan dışarı bakıyordu. Hafifçe kaşlarımı çatıp başımı cama doğru çevirdim. " Selamın aleyküm ağam.Bir durum mu vardır? Bilirsin emrin başımız gözümüz üstünedir."" Ve aleyküm selam Şehmus. Sağol. Şu torbalar için arabada yer varmıdır?"Bulunduğum yerden olanları göremiyordum. Yalnızca lacivert takım elbiseli, uzun boylu bir adamı arka profilinden görebiliyordum. Dudak büküp çantama uzandım. Daha yolumuz vardı. Biraz kitap okusam iyi olacaktı." Var ağam olmaz mı? Hemen yüklerik şimdi."" EyvALLAH."Başımı cama yasladığım elime dayayıp kitabımı okumaya başlamıştım ki bir gürültü koptu." Laan Mısto, lan Mısto! Ne yaptın oğlum sen!?"" Şehmus ağabeyim kusura kalma, ayağım takıldı."" Kimin la bu valiz!?"" Bilmiyem ki."" Ula ögretmenin olmasın?" duyduklarımla gözlerimi irice açıp hızla kitabı çantama attım ve koşar adımlarla minibüsten indim. Valizin benim valizim olmaması için dua ettiğim sırada gördüklerimle öylece kalakaldım." Hayır ya!"" Ögretmen ğanım kusura kalma Mustafa yanlışlıklan devirdi valizini."Hızla yere çöküp valizimi kenara çektim. Ağzı açılmış ve eşyalarım etrafa saçılmıştı. Öfkeyle kaşlarımı çatıp dudaklarımı aralamıştımki gözüme annemin fotoğrafı çarptı. Çerçeve paramparça olmuştu. Dolan gözlerimle elimdekileri yere atıp hızla fotoğrafı elime aldım. Üzerindeki camları temizlediğim sırada üzerime bir gölge düştü." Ne oluyor burada!?"" Ağam, ögretmen ğanımın valizi düştü."Öfkeyle ayağa kalkıp dolu gözlerimi tam karşımdaki adama çevirdim." Ne mi oluyor!? Sizin neidübelirsiz eşyalarınız yüzünden benim valizim bu halde! " Ben öfkeyle konuşurken o gözlerini gözlerime dikmiş öylece bana bakıyordu. " Ne olmuş yani? Canınıza kastedilmiş gibi tepki vermenize gerek yok. Neyse zararınız karşılarız."Ne diyordu bu adam böyle!? Öfkeyle dişlerimi sıkıp elimdeki çerçeveyi gösterdim." Bana verdiğiniz zararı. Canınızla bile karşılayamazsınız!"Dudaklarımdan dökülenlerle kaşlarını çatıp gözlerini fotoğrafa çevirdi...
...Su git gide yükseliyordu. Titreyen bedenime değmesi saniyeleri bulmuştu. Korku beni hızla ele geçirirken kollarımı titreyen bedenime sarıp başımı kaldırdım. Buradan çıkışımın imkansız olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Sanırım burası benim için yolun sonuydu... Titreyen dudaklarımı birbirine bastırıp sırtımı soğuk duvara yasladım. Gözlerim usulca kapandı. Su ayak bileğime ulaşmıştı. Elimde olmadan hafifçe tebessüm ettim. Ölüm sonunda bana uğramaya karar vermişti...Belki göğe yükselemeyecektim, belki yere gömülü kalacaktım ama en azından artık ruhum özgür kalacaktı... "Ölüm çiçekleri tuhaftır Yuri...Hayata dikilirler..." duyduğum sesle hızla gözlerimi açıp etrafıma baktım. " Yukarı bak..!" Hızla başımı kaldırıp tavana baktım. Oradaydı...Benim için geri dönmüştü...Suyun dizlerime ulaşması içimi ürpertiyor ancak dudaklarımdaki sönük tebessümü silemiyordu. Kimse kimse için geri dönmeyecek demişti...Ve o şimdi buradaydı... " Bakma öyle..! Çetenin hala bir çaylağa ihtiyacı var...Yenisinin gelmesi zaman alır...O zaman yaptığın tüm beceriksizliklerin bedeli olarak seni bu kuyuya ben atacağım..!"
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.