"Oku”
Elime tutuşturulan kağıda damlayan gözyaşlarım görüş alanımı nerdeyse kapattı. Bu deli saçması şeyleri karşımdaki kameraya bakarak okumam isteniyor. Neden çünkü ben kafirim… Onlar ise yaratılmışların en şereflisi! Boynumu kesmek için hazır beklettiği kamayı biraz daha bastırdı boynuma saçlarımdan sıkı sıkı tutan pis terörist, yineledi.
“Oku”
Direnmenin faydasız olduğunu biliyorum canım yanıyor yüreğimde koca bir sızı var ama elim kolum bağlı. Ağlamam falan kimseye etki etmiyor sanki kalp yerine taş taşıyorlar göğüslerinde. Kendimi toparlamaya çalışarak metne döndüm yeniden.
“Ben Buket Derin, Türkiye Cumhuriyeti Devletine bağlı bir doktorum ancak siyonistlerle işbirliği içinde olan bir kaf…”
Ağlamaktan konuşmam güç, biraz sonra şah damarımı kesmek suretiyle öldürecekler beni, bunun acısız olmasını istiyorsam yani işkencesiz olmasını istiyorsam bu metni okumak zorundayım ama sonuç değişmeyecek her halükarda öleceğim.
Titreyen ellerimle metni okumaya başladığımda ilk cümle bitmeden ulaştığım farkındalıkla durdum. Arkadan diziyle itti devam et demek ister gibi. Akan yaşlarımla vedalaşıp kaldırdım başımı. Ben Türk kadınıyım öleceksem de şerefimle öleceğim ama asla bu orospu çocuklarına fırsat vermeyeceğim. Kağıdı fırlattım avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım.
“Ben Türk kadınıyım, doktorum bir kez dahi kötülük için bir şey yapmadım. Sizin inandığınız Allah ile benimki aynı değil siz kendinize ilah diye şeytanı seçmişsiniz şimdi şu anda bekliyorum ölümü ama size boğun eğmiyorum.”
Arkamdan güçlü bir tekme atıldı yere kapaklandım belimde ciddi bir acı var. Sadece kafamı çevirip tükürdüm tam ayağının dibine. Ölmek için daha güzel bir gün mü var!
Arapça birşeyler söyledi ardından eğilip saçlarımı kavradı yüzüne iyice yaklaştırdı yüzümü.. Ağır aksanlı Türkçesiyle devam etti.
“Peki, burada bulunan 15 tane savaşçı üstünden geçsin ondan sonra hala yaşıyor olursan zevkle öldüreceğim seni”
Tam dibimdeki suratına da okkalı bir tükürük savurdum. Gözlerini sıkıca kapatıp açtı eliyle yüzüne gelen tükürükleri silip yaladı. Tam bir psikopat karşımdaki. Yalan yok çok korkuyorum. Savaşçı dediği hepsi birbirinden berbat teröristler.. Hangi ülkenin hangi dağındayız bilmiyorum günlerdir ellerindeyim hatta belki haftalardır. Çok dayak yedim çünkü çok direndim çok aç bırakıldım ama tecavüz bahsi hiç açılmamış bana kimse dokunmamıştı.. Şuan ölürüm, namusuma uzanırlarsa kahrımdan ölürüm. Adamın bana bakan iğrenç suratına tükürdüm tekrar.. Hoş bu ona lütuf gibi ya neyse hıncımı alamıyorum..
İnanamazsınız leş gibiler. Dişleri sapsarı iğrenç kokuyorlar banyo yapmak falan Hak getire zaten hayvanlar gibi dağa bayıra yapıyorlar çişlerini taharetlenmek de lüks elbette... Şuan ben de onlardan farklı değilim üstüm başım paramparça orda burda sürünmekten, vücudumun her yeri yara bere içinde saçlarım birbirine girmiş durumda bir kez adet oldum beyaz pantolonum kan içinde o kanlar pisliklerle beraber kurudu üzerimde, nereden baksanız kurtuluşum ölüm yani ve bu öyle bir nokta ki ölmek için yalvaracak hale geliyorsunuz..
Ben suratına tükürünce okkalı bir tokat attı kafam yana düştü dudağım patladı ama daha da geri durmam.. Ölmekse ölmek… Başım dik anlım ak. İçimden bildiğim bütün duaları ediyorum dilerim onlar bana dokunamadan Allah'ım alsın canımı!
Velevki olmadı ne diyelim vatan sağ olsun!!!
Bu piç kurusu kemerini çıkarmaya başladı ellerim ayaklarım bağlı ama geri geri sürünmeye çalışıyorum dokunamasın diye fırsatım olsa oracıkta öldürürüm asla acımam.. Öyle zevk alır bir hali var ki halimden, suratındaki pis sırıtışla anın tadını çıkarmak ister gibi yavaş yavaş geliyor üzerime…
"Hani müslümandın sen, ne oldu zina günah kapsamından çıkarıldı da haberim mi yok"
"Bir kafirin bizim kölemiz olması dinimizde günah değil."
"Şeytana satmışsınız siz kendinizi.!
"Hı hı ben de şeytanın öz çocuğuyum şimdi de seni satın alıyorum"
“Bana ne yaparsan yap, bitiremeyeceksin bizi”
“Siz Türklerdeki bu aptal cesareti nerden geliyor”
"Bizimki doğuştan Allah vergisi, her Türk asker doğar düsturuna tabiyiz de asıl Sizin peki bu gerizekalılığınız yediğinizden mi içtiğinizden mi?”
Kahkaha attı piç herif!
“Bu gerizekalının elindesin farkındasın değil mi?”
“Bir doktoru öldürmekle zafer mi kazanmış olacaksınız, bizde ne cevherler var bilsen aklın şaşar”
“Bugün birinizi bir gün hepinizi. Sen dert etme senin şimdi odaklanmam gereken şey benim sikimin tatmini”
“Sikin kopsun”
Adımlarını hızlandırdı daha fazla kaçabileceğim bir yer kalmadı. Sadece gözlerimi kapadım ne ayetel kürsi kaldı okumadığım ne inşirah. Ancak ilahi yardım beni çıkarabilir bu cehennemden.
Ben gözlerimi kapatmış görmezsem olmaz inancına sığınmışken Ne olduğunu anlamadan bir patlama sesiyle açtım gözlerimi. Panikle bakındım etrafa ne olup bitiyor diye ama şokla açıldı gözlerim.
Havai fişek gösterisi..
Evet evet yanlış duymadınız dağdayız, kuş uçmaz kervan geçmez bir yerdeyiz ve havai fişek atılıyor art arda.. Şayet delirmediysem bu kurtuluşumun kutlaması!
Ben dahil heres gökyüzüne çevirdik bakışlarımızı izlemeye başladık şaşkın şaşkın, derken nasıl olduğunu anlayamadığım bir şekilde seri atışlar başladı ve çevremi sarmış olan 15 adam patır patır döküldü yere.. Hepsinin kafasından tek kurşunla..
Korkudan titriyorum şuracıkta can vereceğim ama bir anda nerden baksanız 1 90 lık bir adam tırmanmaya başladı kayalığı üzerinde kalın çuldan bir battaniye kıyafet arası bir şey var. Bana bakmadı bile etrafa baktı herkesin öldüğünden emin olmuş olacak ki yanaştı yanıma.
“İyi misin?”
Kafamı aşağı yukarı salladım sadece niye bilmiyorum güven veriyor korkudan titrememi saymazsak muhteşemim..
“Acele et gidiyoruz.”
“Se sen kimsin?”
Yüzüme baktı, gözleriyle delip geçti sanki, onlar nasıl yeşil ya içine siyahı hapsetmiş gibi..
“Türk askeri” dedi. Nasıl kalktım yerimden nasıl boynuna atlayıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım anlatamam. İlk defa şuan nefes alıyorum günler sonra.
“Seni Allah gönderdi, çok ama çok teşekkür ederim burada sadece bir doktoru kurtarmadın bir kadının izzeti nefsini bir biçarenin namusunu da kurtardın.”
Tepki vermedi bilmiyorum bir tepki bekledim herhalde. Usulca ayrıldım adamın boynundan. Tek kelime etmedi tekrar yüzüme bile bakmadı.
“Gidelim”
Sadece onayladım, ayaklarımda berbat ama sürüne sürüne bile olsa giderim, kurtuldum Allah'ım sana şükürler olsun kurtuldum.. Orada adamların silahlarını da aldı, kamerayı da aldı. Hızla inmeye başladık daha doğrusu onun bir adımı benim 3 adımım olduğu için ben koşmaya çalıştım ama hala arkasındayım. Anlık çevirdi kafasını.
“Sevdin burda onlarla kalmayı herhalde”
“Ne”
“Hızlan doktor hanım hızlan birazdan sararlar burayı”
“Şey özür dilerim ayaklarım yara oldu, ayakkabıları orospulardan biri aldı ona daha çok yakışırmış.”
Ayaklarıma baktı ama oralı bile olmadan devam etti. Bu kadar ruhsuzluk da fazla değil mi ama ya.. Tamam şikayet etmiyorum elbette ama ne bileyim azıcık bir acıma belirtisi göster bari.
Neyse neyse ayaklarım kan revan içinde kalsa da gıkımı çıkarmam hayatımı kurtardı..
*
Yaklaşık 2 saattir yürüyoruz. Açlıktan bayılmak üzereyim en son ne zaman birşeyler yedim hatırlamıyorum aşırı susadım ve yorgunluktan öleceğim.. Ayaklarıma batan taş ve dikenlerden dolayı yarı yarık oldu yürümek işkence gibi.. Yalnız bu asker sanki 5 dakika önce yürümeye başlamış gibi gayet rahat..
“Dayanamıyorum”
Son bir gayret bağırmamla baktı bana. Zaten o hali de gördüğüm son görüntü oldu. Gözlerimi yeniden açtığımda bir mağaradaydık.. Asker telsiz benzeri bir cihazla konuşuyordu.
“Anlaşıldı, emredersiniz komutanım”
Görüşmesi bitince arkasını döndü beni görünce birkaç kez derin nefes aldı. Niye bana bir pislikmişim gibi bakıyor bu adam..
“Al ye şunları, geceyi burda geçireceğiz mecburen.”
“Teşekkür ederim, başına dert oldum kusura bakma”
Bir süre yüzümü taradı görmeyi umduğu her idiyse bulamamış olacak ki konuştu.
“Sınırdaki Siyonistlere sağlık desteği verilirken mi alındın gerçekten.”
Şokla açıldı gözlerim, yalanın da kuyruklusu.
“Ne! Hayır hayır 4 tane küçük çocuğu rehin almışlardı onları kurtarmak zorundaydım o pisliklerle işbirliği yapıyor gibi yapıp çocukları kurtardım sonrasında da bu ellerinde olduğum sözde radikal İslamcı grup geldi diğerleriyle beraber beni de aldılar birkaç kez anlatmaya çalıştım Türk olduğumu doktor olduğum için yardımcı olmaya çalıştığımı ama sizin de onlardan farkınız yok dediler”
“Kodumun piçleri” dedi ama duymazdan geldin geberiyorum açlıktan. Bu konserve var ya şuan bana dünyanın en lezzetli yemeği gibi geliyor.. Onu yedim ama nasıl yediysem acıdı herhalde halime kendisininkini de uzattı bana onu da yedim suyumu da içince gözümün önü açıldı resmen..
“Uyu gün ağarmadan çıkacağız yola seni güvenli bir yere bırakacağım”
“Teşekkürler”
Günlerdir perişan halde olunca şuan askere ait matın üzerine uzandım ama bana tam ortopedik yatak konforu sağlıyor şuan çok geçmeden de dalmışım. Ne kadar uyudum gerçekten fikrim yok ama güvende olmanın verdiği hisle dinlendiğimi hissediyorum. Yine aynı askerin sesiyle açtım gözlerimi uyumadı mı bu adam hiç.... Birkaç kez adını sordum ama sadece Türk askeriyim dedi ısrar edince de adım sanım yok dedi.. Israr etmedim daha fazla belki isim paylaşamıyorlardır askeriyenin yapısı biraz farklı çünkü. Onunla tekrar koyulduk yola yeniden 2 saat kadar yürüyünce bir araç karşıladı bizi benim binmeme yardım ettiler ardından kendisi de gelen diğer askerin yanına oturdu. O asker tekmil verdi bu askere demek ki rütbesi daha yüksek.. Aklımda düşüncelerle bir süre daha ilerledik hiç konuşmadı yine beni kurtaran asker. Nasıl bu kadar sessiz kalabilir bir insan ya. Ketumluk da bir yere kadar. Taş olsam çatlardım ben. Yarım saat kadar gittikten sonra küçük bir sınır karakoluna geldik. İnince iki asker de orada duran başka askere tekmil verdi.
“Buket Hanım geçmiş olsun ben kıdemli yüzbaşı Ertan Şaşmaz”
“Teşekkür ederim yüzbaşım, askeriniz sayesinde kurtuldum”
Bakışları o askeri buldu.
“Hoş geldin üsteğmenim”
“Sağ olun komutanım”
“İçeri gel bir çay içelim iki çift sohbet edelim.”
Yüz kasları gerildi dik duruyor ama bakışları bile garip bir hal aldı bir anda.
“Komutanım müsaadenizle gideyim görev beni bekler.”
Yüzbaşı derince soludu, burada başka olaylar var ama ne anlamıyorum.. Üsteğmenden gözlerini ayırmadan bağırdı.
“Seyfiii”
Koşarak bir asker çıktı içeriden ama belli daha küçük muhtemelen yeni asker..
“Emredin komutanım”
“Doktor hanımı içeri al, dinlensin”
“Emredersiniz komutanım”
Asker aldığı emirle bana içeriyi gösterdi mecburen girdim içeri sadece bir şey duyabildim.
“Siktirme lan görevini, geberip gideceksin o dağlarda..”
Sonrası yok bende, içeri geçtim. Bir odaya aldılar beni içerisi sıcak Allah'tan hava da çok soğuk değil zaten bir iki kulak kabarttım belki birşeyler duyarım diye ama nafile tek bir ses gelmiyor dışarıdan. Beni içeriye götüren askere sordum bende.
“Kim o?”
“O mu" dedi bir yandan kafasını çevirip kapıya baktı bir yandan sesini kıstı.
"Kıdemli üsteğmen Sarp Sancaktar namı diğer Yalnız Kurt…”
Waiting for the first comment……
Please log in to leave a comment.