Onlar hiçbir zaman resmi bir kayıt altında olmadılar. Bir yerde bulunduklarına dair hiçbir iz bırakmadılar. Düşmanları onları tanıyamadan öldü, dostları ise varlıklarını ancak gölgelerinden anladı. Gölge Timi, devletin en gizli operasyonlarında kullanılan ve yalnızca en ölümcül askerlerden oluşan bir timdi. Onlar emir almazdı, onlar emir vermezdi. Onlar sadece işlerini yapardı.
Ve bu timin başında, Yüzbaşı Çağdaş Sönmez vardı.
Yüzbaşı Çağdaş Sönmez (Kod Adı: "Cellat")
Buz gibi bir hava... Rüzgar uğulduyor ama içeride sessizlik hakim. Bir depo. Karanlık. Bir adam beton zeminde diz çökmüş. Başı önüne düşmüş, kanı yavaşça yüzünden süzülerek gömleğine karışıyor. Önünde dimdik bir siluet duruyor. Ne bir öfke var gözlerinde ne de bir acıma. Yalnızca katıksız bir boşluk.
Adam kısık bir sesle fısıldıyor:
"Beni öldüreceksin, değil mi?"
Yüzbaşı Çağdaş Sönmez başını eğiyor, gözlerini adamın yüzüne dikiyor.
" Beni gördüysen, zaten ölüsün."
Tetiğe basıyor. Ses yankılanıyor. Karanlık yine karanlıkta kalıyor.
31 yaşında.
Bir komutanın sahip olması gereken her özelliği taşıyor. Emirleri sorgulanmaz, kararları değişmez. Duyguları yok mu? Vardı. Çocukken belki. Ama artık yok. Çünkü bir komutan duygularını taşıyamaz. Bir komutan ekibini taşımalıdır. Ve o, taşıyor. Timini bir avuç asker olarak değil, bir avuç hayalet olarak yetiştirdi. Çünkü hayaletler ölmez.
Ona "Cellat" derlerdi. Çünkü onun verdiği emirden sonra hiçbir düşman hayatta kalmazdı. Çünkü onun adı geçtiğinde düşmanlar bile sessizleşirdi.
Timindekiler ona asla "Çağdaş" demezdi. Onunla özel bir bağ kurmaya çalışan herkes eninde sonunda hayal kırıklığına uğrardı. O bir liderdi, ama bir arkadaş değildi. Bir dost değildi. Bir baba değildi. Tabii bu görünen kısmıydı. Aslında timindeki herkesle kardeş gibiydi ama timinden ve komutanından başka kimse bunu bilmezdi.
O sadece görevini yapardı. Gerektiğinde emir veren, gerektiğinde infaz eden bir Cellat 'tı.
Ve Gölge Timi, onun gölgesinde yaşamaya alışmıştı.
....
Gölge Timi: Ölüm Gibi Sessiz, Gölge Gibi Hızlı
Onlar isimleriyle değil, kod adlarıyla anılırlardı. Gerçek kimlikleri önemli değildi. Önemli olan görevdi. Başarısızlıkları olmazdı, çünkü başarısız olan hayatta kalamazdı. Her biri, kendi alanında en iyiydi. Hepsi bir araya geldiğinde ise yenilmezlerdi.
Ve işte Gölge Timi ’nin gölgeleri…
Üsteğmen Savaş Hilal (Kod Adı: Gölge)
Sessiz. Soğuk. Tehlikeli.
29 yaşında. Kimse onun gerçek adını soyadını bilmezdi. Aslında artık kendisi bile unutmuştu. Bir zamanlar tanınmış, güçlü ve zengin bir ailenin varisiydi. Şimdi ise sadece bir gölgeydi.
Savaş bir keskin nişancıydı. Ama onu diğerlerinden ayıran şey, hedefini sadece gözleriyle değil, ruhuyla da okuyabilmesiydi. İnsanları çözmekte ustaydı. Düşmanın gözlerine bakar ve kimin önce korkacağını bilirdi. O hiçbir şeyden korkmazdı. En azından öyle görünürdü.
Bir keresinde ona neden "Gölge" dediklerini sormuşlardı. O ise sadece gülümsemişti. Gülümsemesi ürkütücüydü.
"Çünkü ben karanlıkta yaşarım."
Ve gerçekten de öyleydi. Karanlık onun eviydi.
Üsteğmen Bahadır Ferman (Kod Adı: Demir)
30 yaşında.
İçlerinden en dengeli, en aklı başında olanıydı. O, kırılmaz, sarsılmaz, her zaman tek parçaydı. Timde herkes bir şekilde içindeki şeytanlarla savaşırken, o sadece görevine odaklanırdı. Çünkü onun sorumluluğu bir değil, iki kişiydi.
Timdeki herkes, hayatını tehlikeye atmak konusunda tereddütsüzdü. Ama Bahadır’ ın bir oğlu vardı. Ve oğlu onun eve dönmesini bekliyordu. Bu yüzden ona "Demir" dediler. Çünkü çelik bile kırılabilirdi, ama o asla kırılmazdı.
Savaşın ortasında bile bir kez bile korkuyla hareket etmemişti. Bir kez bile aklını kaybetmemişti. Çünkü Demir, demir gibi durmalıydı. Öyle durmalıydı ki evine dönebilsin. Onun kod adı oğluna isim olmuştu. Eşi çoktan alışmıştı asker yolu beklemeye.
Üsteğmen Zafer Güngören (Kod Adı: Fırtına)
28 yaşında.
Hareket etmeyi sever. Hızlı olmayı sever. Hız onun kanında var. O bir araca bindiğinde, herkes kemer takmak isterdi çünkü bu yolculuk sağ salim bitecek mi bilinmezdi.
Ama Zafer her zaman bir noktada gülerdi. Öyle ya da böyle, kazaya sebep olmadan bir şeyleri patlatmadan dönmeyi başarırdı. Ya da öyle sanılırdı. Arabada iyiydi de helikopter... Orası biraz karışıktı.
Bir helikopter düşürmek mi? Onun için çocuk oyuncağı. Ama indirmek mi? İşte orası biraz belirsizdi.
Bu yüzden ona "Fırtına" dediler. Çünkü o bir yerden geçtiğinde, her şeyin yerinde olup olmayacağı belli olmazdı.
Teğmen Bertuğ Canpınar (Kod Adı: Joker)
26 yaşında.
Timde en genç olan oydu. En azından yaş olarak. Ama karakter olarak? Genç demek doğru değildi. Çocuk ruhluydu o. Onu ciddiye almak kolay değildi. Yani düşmanı değilseniz. Eğer düşmanı olarak görüyorsa ciddiye almak iyi olurdu.
O kahkahalar arasında savaşan bir adamdı. Çapkınlığı dillere destandı ama ilginçtir ki hiçbir zaman ciddi bir ilişki yaşamamıştı. İnsanları güldürmeyi seviyordu. Özellikle de ölüm kapıya dayandığında.
"Biri gülmeli, değil mi?"
En çok kullandığı cümle buydu.
İşte bu yüzden ona "Joker" dediler. Çünkü en zor anlarda bile gülümseyerek ölüme meydan okuyan tek kişi oydu.
Teğmen Gökhan Özekin (Kod Adı: Hayalet)
28 yaşında.
Sakin. Sessiz. Görev adamı.
Nişanlı. Evlenmek için bir fırsat kolluyor ama ölümle iç içe yaşayan bir adamın düğün planı yapması kolay değil.
Gökhan, istihbarat konusunda uzman. Bilmesi gerekeni bilir. Bilinmemesi gerekeni de öğrenir. Onun gözünden kaçan hiçbir detay olmaz. Ve bu yüzden çoğu zaman kimse fark etmeden ortadan kaybolabilir.
Bir keresinde ona "Sen nereye kayboluyorsun?" diye sordular. O ise sadece başını salladı.
"Siz görmüyorsunuz, ama ben hep buradayım."
İşte bu yüzden ona "Hayalet" dediler. Çünkü o kaybolmazdı, sadece görünmez olurdu.
Teğmen Serdar Söylemez (Kod Adı: Kıvılcım)
29 yaşında.
Bir yerde patlama mı oldu? Serdar oradaydı.
Bir şeyler havaya mı uçtu? Serdar oradaydı.
Kimse patlayıcının nasıl yapıldığını bilmiyor mu? Serdar zaten biliyordu.
O patlayıcı uzmanıydı. Ama sadece patlayıcıları değil, bilgiyi de patlatırdı. Her şeyi öğrenmek zorundaydı. Olayları kaçırmak gibi bir lüksü yoktu. Timde olan biten hiçbir şeyi gözden kaçırmazdı.
Bu yüzden ona "Kıvılcım" dediler. Çünkü o bir kıvılcım çaktığında, sonuçları büyük olurdu.
Onlar Gölge Timi' nin yedi askeri...
Sonuç: Gölge Timi Yaşamaz, Yaşatmaz
Onlar birer insan değildi artık. Birer kimlikleri yoktu. Sadece görevleri, kod adları ve silahları vardı.
Kimse onların yaşayıp yaşamadığını bilmezdi. Kimse onların yarın hayatta olup olmayacağını da bilmezdi.
Ama bir şey kesindi. Onlar görevlerini asla yarım bırakmazdı.
Waiting for the first comment……
Please log in to leave a comment.