Yazar Nubar
Reads
Elif Zehra…Elimde bir silah, karşımda o korkunç adam duruyordu. Ölüm ile yaşam arasındaki o ince çizginin tam üzerine basmış gibiydim. Parmaklarımın arasındaki silah, babamın yokluğunda bizi korusun diye anneme emanet ettmişti. Ceylan… O da ailemdi; kan bağıyla değil ama kalbimin seçtiği kız kardeşimdi.
Updated at
Reads
Onlar, adı az bilinen… Ama yükü en ağır olanlardı: Sözleşmeli Erler. Yıllardır ailelerinden uzak, sevgilerini saklı, acılarını susturarak görev yapan bu genç adamlar; bazen bir annenin duasını, bazen bir çocuğun gülüşünü, bazen de sadece “dönmek için” söz verdikleri bir yüzü hatırlayarak ayakta kalıyorlardı. 1. BölümSözleşmeli Er… Bugün gökyüzü de benimle aynı ruh halindeydi. Kapkara bulutlar şehri sarmış, ince ince yağan yağmur vitrin camlarına hüzünlü notalar gibi düşüyordu. İnsanlar şemsiyelerinin altında telaşla yürürken ben, mağazanın camından dışarıyı seyrediyordum. Saatin akrep ve yelkovanı, sanki inadına ağır ilerliyordu.Telefonuma düşen o mesaj hâlâ zihnimde dönüp duruyordu:“Çıkışta buluşalım.”Koray yazmıştı. Onunla buluşacağım günlerde zamanın ne kadar yavaş geçtiğini anlatamam. Gelen müşterilerle ilgileniyor, güya ürünleri tanıtıyordum ama aklımın yarısı, belki de tamamı, çoktan Koray’ın yanına gitmişti.Ben Hanna. Yirmi üç yaşında, minyon tipli, esmer tenli bir kadınım. Boyum kısa olabilir ama buna aldırmıyorum. Çünkü gözlerimin derinliğini bilenler bilir: Kahverenginin o sıcak tonunda kaybolan çok oldu. Kendimi olduğum gibi kabul ettim. Belki de bu yüzden Koray bana baktığında, dünyadaki en özel kadın olduğuma inanıyorum.Koray… Onu düşündüğümde bile içim ısınıyor. aceleyle hazırlandım. Koray’ın dediği kafeye doğru yürüdüm. Her zamanki gibi cam kenarındaki masayı seçtim. Manzarası güzeldi; şehrin telaşı yağmurun ince ince yağan taneleriyle birleşince, sanki her şey daha romantik görünüyordu.Kahvemi sipariş ettim. İçimden “Bakalım hangisi önce gelecek, kahvem mi yoksa Koray’ım mı?” diye geçirdim.Camdan dışarı baktığımda onu gördüm. Koray, sakin adımlarla yürüyordu, yağmura aldırış etmeden. O da benim gibi severdi yağmurda yürümeyi. Bu şehirde az mı ıslanmadık beraber… Arabamız yoktu, nereye gidersek hep yürüyerek giderdik. Ama biz mutluyduk. Gerisi bir şekilde hallolurdu.“Aslanım gelmiş işte…” dedim kendi kendime.Koray, beni cam kenarında görünce dışarıda durdu. Sigarasından derin bir nefes çekip dumanını havaya bıraktı. İçtiğini gördükçe içim burkuluyordu. Keşke içmese… Ben sevmeye kıyamıyorum, o kendini zehirliyor.Sonra camın buğusuna parmağıyla bir kalp çizdi. Nefesini cama üfleyip bana gülümsedi. İçim eridi. Ardından kapıya yönelip içeri girdi. Daha kalp camda silinmeden masama gelmişti. Yanağıma küçük bir buse kondurdu. Ben de fazla yaklaşmadım; çünkü nikâh olmadan olmazlardandım.Tam o sırada kahvem geldi. Koray ise kendine çay söyledi.“Çay ısmarladım, sen de alış artık.” dedi gülümseyerek.Ben kahveme sarılıp başımı salladım. “Yok, kahve başka. Çayı da sen seviyorsun diye arada içiyorum zaten.”Koray kıkırdadı. “Senin inadın bile tatlı be Hanna.”Ellerimi kahve fincanında ısıttım, sonra onun soğuktan üşümüş ellerini tuttum. Parmaklarının arasına parmaklarımı geçirince tebessüm etti. Bu halini çok seviyordum; bakışlarında hep bana sakladığı bir huzur vardı.“Ee, anlatmayacak mısın niye buluştuk?” diye sordum.Soruyu sorduğum an yüzündeki gerginliği fark ettim. Belli ki söyleyeceği şey hoşuma gitmeyecek bir şeydi. İçimden bir ürperti geçti.Koray derin bir nefes aldı.“Bak Hanna… Seninle evlenmeyi çok istiyorum. Ama ailemin durumunu biliyorsun, çok borçluyuz. Evde hâlâ ödenmemiş masraflar var. Aldığım maaş ortada. Düğünü bırak, altına yetmez. Bunun eşyası var, düğünü var, nişanı var… Var oğlu var.”Sözleri yüreğime ağır ağır inen taşlar gibiydi. Sessizce dinledim.“Seni hiçbir şeyden mahrum bırakmak istemiyorum. O yüzden düşündüm, taşındım. Uzmanlığa karar verdim. Zaten tecilim de bitmek üzereydi. Maaşı da güzel… Başvuruyu yaptım. Karakoldan geliyorum. Sınava girmiştim, geçtim. Yarın muayeneye gideceğim.”Koray bir çırpıda anlatmıştı. Ama onun her kelimesi kalbimde daha da büyüyen bir boşluk bırakmıştı. İçimde kocaman bir sessizlik oluştu.Askere gidecek… Altı ay… Ben onsuz nasıl geçireceğim bu zamanı?Yüzüm düşmüştü, elim farkında olmadan titredi. Koray hemen fark etti.“Yapma Hanna, asma yüzünü. İkimiz için gidiyorum.” dedi, gözlerimin içine bakarak. “Üç yıl sözleşmeli er olacağım, oda kabul edilirsem.” Koray’ın sözleri kulaklarımda yankılanırken, dışarıda yağan yağmura gözlerim takıldı. Her bir damla sanki içimde kopan fırtınaların tercümanıydı. Onunla geçirdiğim her anı düşündüm: birlikte ıslandığımız yağmurlar, yürüyerek kat ettiğimiz yollar, sokak lambalarının altında gülüşmelerimiz… Şimdi bütün bunlar, üç yıl belk
Updated at
Reads
Bu Kurguda Arkadaşlık ve ikinci şans temalı güzel bir aşk hikayesi okuyacaksınız... Sessiz Çığlık Ben, Filiz Çetin. Üç yıl önce geçirdiğim trafik kazası hayatımı kökünden değiştirdi. O günden sonra yatağa mahkûm kaldım. Önce iyileşmeyi bekledim, zamanla umudumu yitirdim. Artık ne konuşabiliyorum ne de hareket edebiliyorum. Günlerim tavana bakarak geçiyor, kaç gün olduğunu saymayı bıraktım.
Updated at
Reads
Aleda ve Samira’nın Hayat Hikâyesi*Samira – Kod Adı: Sam*Samira, kırklarının başında, uzun boylu ve karizmatik bir adamdı. Yaşına göre çok daha genç görünen yüzü ve duruşu, gittiği ortamlarda hemen dikkat çekiyordu. İş dünyasında ise herkes onu “Sam” lakabıyla tanıyordu; gerçek kimliğini yalnızca izni olanlar ve Samira’nın uygun gördüğü kişiler biliyordu.*Aleda*Uzun ve zarif yapısı, kendinden emin tavırlarıyla birleşmiş; büyük siyah gözleri, kararlılığını ve içindeki gizemi her bakışta ortaya koyuyordu.
Updated at
Reads
Bejna'nın Kaderi;Bejna daha çocuktu. Ama hayat, ona çocukluk bile bahşetmemişti. Kader, yoklukla sınamış; daha on altı yaşındayken, annesiz ve babasız kalınca, sığınacak bir çatı bile bulamamıştı. Amcası, karnını doyuracak tek yolu, onu ilk isteyenle evlendirmekte bulmuştu. Ne bir söz hakkı tanınmıştı ona, ne de bir umut bırakılmıştı içinde.
Updated at
Reads
TANITIM BÖLÜMÜ; Tesadüf Diye Birşey Yok Defne sadece çevirmenlik yapacaktı... Dil bilimci mi olacaktı, MİT'e çalışan bir ajan mı ? O da bilmiyor. Defne Aydın’ın tek amacı vardı: Konferansta konuşulanları düzgünce çevirmek, sonra eve gidip pijamalarla dizi izlemek. Ama hayat ne yaptı? Onu uluslararası bir operasyonun tam ortasına, yakışıklı ama gıcık bir MİT ajanının yanına fırlattı. Baran, “kurallarla yaşarım, kahvemi şekersiz içerim” tiplerden. Defne? Onun kahvesi de şekeri de bol, sabrı ise sıfır. İstanbul’dan Budapeşte’nin , gizli geçitlerden kalp atışlarına kadar uzanan bu hikâyede; şifreler çözülürken kafalar karışacak, kalpler hızlanacak… Ve muhtemelen birileri yanlışlıkla patlatma tuşuna basacak. Hazır mısınız? Bu görevde romantizm çok, ciddiyet minimum.
Updated at
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.