+18 içerik mevcuttur.. Gündüzleri Formula 1 pilotu olan Emir Saygın, geceleri ise yasa dışı dövüşler düzenleyen bir klübün patronuydu. Pit stopta görev yapan Duru ise bunu çok talihsiz bir şekilde öğrenir ve kendini Emir'in gerçek kimliğiyle yüzleşirken bulur. Sahte evlilik, tuzaklar, düşmanlar ve daha fazlası. * "Seninle evlenirim." dediğimde dudağı tehlikeli bir biçimde kıvrıldı. "Bu ne demek biliyor musun?" gözlerimi kırpıştırdım. "Biz gerçekten karı koca olacağız." şimdi gözleri tehlikeli parıltılarla parlıyor, benden gelecek cevabı bekliyordu. "Kabul ediyorum."
Herkesin yüzünde bir maskesi vardır; Kimisi acısını saklar, kimisi kibrini, kimisi aşkını. Maskeler bizim sandığımızın aksine düşmanımız değil, dostumuzdur. Duygularını belli edemeyen insanlar için en mükemmel dosttur belki de. Umut bir hız treni gibidir. İnşa edilmesi oldukça yavaş, yıkılması ise bir o kadar hızlı. Umutları yıkılan savaşçı bir kızı okuyacaksınız bu hikâyede. Tek tutkusu resim çizmek olan, ancak babasının baskıcı tavırları yüzünden hayallerine kavuşamayan Elis Saygın, ansızın gittiği barda birisi ile tanışır. Tanıştığı kişiler sayesinde hayatı kökten değişir. Kendini, asla sahip olamayacağını düşündüğü hayat içinde bulur. __________"Tesadüf diye bir şey yoktur. Kader; kimseyi boşu boşuna bir araya getirmez. Karşına çıkan kişi ya imtihanındır, yada hediyen."
Her şey, yılllar önce zorbalık yaptığım çocuğa aşık olmamla başladı. Geçmişin aslında hiçbir zaman geçmişte kalmadığını keşfedeli çok olmamıştı, bir gün yüzüme çarpan gerçekler tam anlamıyla tokat etkisi yaratmıştı. Şimdi söyleyin bakalım, aşk her şeyi affeder mi? Solist Kağan, Ve başı boş gezen ben.
Mayıs, her zaman ki gibi sabah okul için kalktığında çevresinde garip şeyler döndüğünü fark eder. Bunun endişesiyle annesine ya da tanıdık herhangi birine ulaşmaya çalıştığında ise bu çabaları yetersiz kalır. Çünkü o artık dünyada tek başınadır. Peki, insanlar nereye gitmişti? Ya da Mayıs, neredeydi?
"Nazlı?" Alp saçlarımı yüzümden atarak yanağımı okşadığında titreyen dudaklarımla "Yalan söyledim." diyerek fısıldadım. "Biliyordum." Bunu Alp'e söyleyemedim. Başım geriye doğru düştüğünde göz yaşlarım şakaklarıma doğru damlamıştı. Kiraz Çiçeğinin anlamını biliyordum. O sadece yaşamı simgelemezdi. Kiraz Çiçeği, bazen ani gelen ölümü de simgelerdi... 🀄 Mum söndü, ışıklar yandı, yağmur durdu. Ay gecenin kucağına düştü, insanlara gülümsedi. Bugün yeni bir gündü ve benim ölümüme ise tam üç yüz altmış dört gün vardı.
Bir zamanlar God Land ülkesinde huzurlu bir halk ve iyi kalpli kraliçeleri Büyücü Agatha yaşarmış. Agatha'nın kraliçe seçilmesinin sebebi elindeki büyü kitabıymış. Agatha halkı için büyüler yapar onların iyiliği için iksirler hazırlarmış. Bir gün Agatha halktan biriyle evlenmiş ve Ursula adında dünyalar güzeli bir kızları olmuş. Tüm halk onları çok seviyormuş. Biri hariç... Ulrika kötü kalpli ve içini hırs bürümüş bir kadındır. Ulrika her zaman Agatha'yı kıskanmış, onun yerine geçmek istemiştir. Agatha nasıl mı kraliçe oldu? İşte orası biraz ilginç. God Land'in tenha köşesinde bulunan elementler ormanında yaşayan 4 büyük element varmış. Bu elementler God Land'in doğuşundan itibaren halkı yönetmeye çalışmışlar. Fakat her defasında tartışıp bu işi yapamayacaklarına karar vermişler. Bu 4 element tanrısı ateş, su, hava ve toprağı temsil ediyormuş. Ateş elementi öfkeli ve huysuzmuş. Adı Rory'miş. Su elementi sakin ve her zaman olumlu düşünen biri olan Delmar'mış. Hava elementi Abrecan maceracı ve eğlenceliymiş. Son olarak toprak elementini simgeleyen kral ise bilgili ve zeki olan Pierce'miş. Bu krallar anlaşmazlıklarını bir kenara bırakarak bir karara varmışlar. Ormana bir büyü kitabı saklamışlar ama kimsenin bu olaydan haberi yokmuş. Tesadüfen gelip büyü kitabını bulan kişi God Land'i yönetmeye hak kazanacakmış. Büyü kitabının kutsallığına inanan krallar kitabı doğru kişinin bulacağını düşünüyorlarmış ve öyle de olmuş. Kitabı Agatha bulmuş ve kraliçe olarak tahta oturmuş. Kızı Ursula henüz küçük bir kızken Agatha eşini kaybetmiş. Bu duruma çok üzülse de kızına bir şey belli etmeden büyütmüş onu. Ursula 18 yaşına geldiğinde annesi Kraliçe Agatha da ölmüş. Tuhaf olan şey Agatha ölmeden önce büyü kitabının kaybolmasıymış. Bunun üzerine element kralları büyü kitabını bulan kişinin yeni kraliçe olacağını duyurmuşlar. Tabii bu çok sürmemiş. Bir gün sonra Ulrika büyü kitabıyla element krallarının huzuruna çıkmış. Krallar verdikleri sözü tutarak Ulrika'yı kraliçe ilan etmişler. Bu yaşanan olaylar arasında Ursula annesini kaybetmenin acısını çekiyormuş. Onun nasıl öldüğünü kimse bilmiyormuş. Bazıları onun yırtıcı bir hayvan tarafından öldürüldüğünü söylerken bazıları da onu bir ejderhanın parçaladığını düşünüyormuş. Ursula'nın bildiği tek şey annesinin o gün ormanda bir işi olduğuymuş. Agatha'nın ölümüyle God Land derin bir sessizlik ve hüzne kapılmış. Bu sırada Ulrika kraliçe oluşunu kutluyormuş. Halk ondan şimdiden nefret etmeye başlamış. Ulrika bunlara hiç aldırmadan şatoya yerleşmiş ve Ursula'yı küçük bir kulübeye mahkum etmiş. Ursula ondan nefret ediyormuş. O gün annesi için bir yemin etmiş. Halkını Ulrika'ya karşı koruyacak ve her zaman onların iyiliği için iksirler hazırlayacakmış. Sanırım size söylemeyi unuttum. God Land'de kraliçeden başka bir kişinin iksir veya büyü yapması yasakmış. Eğer bu olay kraliçenin kulağına giderse o kişiye istediği cezayı verebilirmiş!
Duru bir gün indirme uygulamasında gezinirken görmüş olduğu içerikle beraber aklına bir fikir yatmıştır. C2ME'nin üzerine tıklayarak uygulama hakkında biraz bilgi almış daha sonra cansız hayatına biraz olsun neşe girsin diye ve birileriyle eğlenmek için uygulamayı indirir. Ancak her şeyin, bir sebebi vardır.
Polisler suçları çözer. Ama ya bu sefer Suçlular polislerse. Psikopat kırmızının dahiyane planları sayesinde suçlar teker teker açığa çıkacak. Asuf'un planı herkesi şaşırtacak. Polis departmanının sadece bir odasını kopyalayan ve aynısını başka bir yere yapan Asuf polisleri buraya kaçırır, çıkmanın bir yolu olmayan odada polislere tek tek suçlarını itiraf ettiren Asuf hiç kimsenin masum olmadığını kanıtlayacaktır.
Gökyüzü, kimsesiz sanılanların kandan ibaret gibi görülen sessiz mabedidir. Gökyüzü, herkesi olanların aktan ayrılmayan gürültülü sefaletidir. Gökyüzü, herkestir fakat kimsesizdir. Şu an gökyüzü belirsiz bir ev benim için. Her mevsim farklı bir renk, her mevsim farklı bir his olan gökyüzü, müphemin bağrından kopan bir çığlık. Müphem olması, onu bir kadına benzettiğim gerçeğini değiştirmiyor. Çünkü bir kadın gibi, bir kadının gözyaşları gibi yağıyor yağmuru. Bir kadın gibi, bir kadının acıyla çağlayan çığlığı gibi haykırıyor. Bir kadın gibi, bir kadının sessizliği gibi yuva oluyor. Tıpkı bir kadın gibi hissettiriyor. Bir anne gibi sığındırıyor. Milyarlarca ruha gebe kalmış olan gök, bana rahmine düşen günahmışım gibi davranıyor. Cehennemden bir parçayı içinde saklayan gök, günah işlediğimi bana göstermekten çekinmiyor. Gökyüzü bana tokat atıyor, avucunda ise günahın kendisi olduğum yazıyor.
Evet yine yok sayıldığım evde yeni bir güne başlamış bulunmaktayım . Banyoya gidip rutin işlerim yaptıktan sonra altıma gri eşofman üstüme de "s" beden olmama rağmen "L" beden bi bebe mavisi bir tişört giyip aşağı annemin yanına indim . Aşağı indiğinde annem mutfak da sofra kurmuştu benim için malum yaz olduğu için geç uyanıyorum canım annem sağolsun benim için küçük bi kahvaltı sofrası hazırlar bazen tartışsakda yinede annem hazırlar arada birde ben hazırlıyorum tabi o kadarda değil yani aşko. Ben kahvaltıya oturunca rutin babaannem yanıma gelip annemi bana söylemeye başlar bu kadın yaş ilerledikçe daha da bi kafasız olmaya başlıyo, annemi bu evde savunduğum için bi bağrışımla tüm urfanın başımıza toplanacağı için bazen benden çekinirler . " hele nene kurban serhat amcana bir telefon etde nerdeymiş , keçe ben bilmiyorum ne yapayım bu oğlanı" nenemi tam olarak anlamış değilim tutarsız bi kadın kimi zaman anneme kızar kimi zaman annemle dedikodunun dibine vurur "tamam nene" dedim gözlerimi devirerek. İlk aramamda açılmadı "hele tekrar ara" tekrar arama tuşuna bastım ama yine açılmadı "aradığınız kişi şuan meşgul telefon cevap veremiyor lütfen tekrar deneyiniz " diyince nenem herzaman olduğu gibi gereksiz bir telaşa girdi "nerde bu oğlan yine " " üff nene yine başladın nerde olacak yine kendine bi eğlence bulmuştur o " "Ne eğlencesi ha akşamdan yoktur " "Bizene " bu kadın ve kızı yani halam küçük amcam serhat 40 yaşına girsin onlara göre hemi 40 çıkar bu yüzden bu kadar el bebek gül bebek kimseye hesap verme derdi yok, bişey yapsın 3,4 güne unutulur bi fiske tokat bile yemez. " üff nene şimdi gelir ha, velveleye verme nolacak sanki " dedim, tabi ne olağından habersiz amcamın yediği halt benim boynuma 19 yaşımda nasıl bir urgan gibi bağlanacağını nerden bile bilirdim ki. ~~~~~~~~~~~~
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.