Karadağlı serisi 1. Kitabı "Kalbim seni sevdi kadın.." belki ilk defa duymuyordu Ali Asaf'tan buna benzer sözleri, ama ilk defa kalpten konuşuyordu onunla. Daha önce de inanmıştı sevdiğini söylediğine, ama bu kadar değil, artık kimse ikna etmezdi Firuze'yi aksine. "Seviyorum seni.." Nikah masasına geçtiklerinde Beste ve Selim nikah şahidi olarak oturdu yanlarına. Belediye başkanı malum soruyu sordu ve onaylanan cevaplarla nikahı kıydı. Artık evlilerdi. Artık gerçekten Ali Asaf & Firuze Karadağlı çifti olmuşlardı. Firuze, artık Firuze Karadağlıydı... Ali Asaf Karadağlı'nın yüreğine dağlanmış kara sevdası; Firuze Karadağlı... ? "Hoş geldin." diyen adamın fısıltısı, çok şey vaad ediyor. Sanki; evime hoş geldin, diyor. Sanki; kalbime hoş geldin, diyor. Sanki; ömrüme hoş geldin, diyor. Sanki; neden daha önce gelmedim, beni çok beklettin, diyor. "Çok hoş buldum." diyen kadın, içindeki aşk dalgasıyla, istekle mırıldanıyor. Dudakları kavuşurken, tenlerin uyumu ayyuka çıkıyor. İlk öpüşme, ilk kavuşma, ilk ten uyumu... O an Ali Asaf anlıyor ki bu kadın, yıllardır açılmayı bekleyen Pandoranın Kutusu ve içinden saklı bir cennet barındırıyor..
Kediniz yüzünden bir kazaya sebep olsanız ve bu kaza bir kaos zincire dönüşüp yakın arkadaşınızın işini baltalarsa ne yaparsınız ? Evet. Ben de aynen öyle yaptım ve Kahveci Güzelinin peşine düştüm. Kahveci Güzeli kim mi ? Gelin en başından anlatayım size. “İzel ?” "Beyefendi hizmetimizden memnun kalmamış , kendisine kapıya kadar eşlik ediyordum." "Problem ne ise odamda konuşalım , garsonum adına sizden özür dilerim." "Lüzum yok Hakan Bey , ben görmem gerekeni gördüm." "Çağhan Bey , bir saniye konuşalım." "Müşterilerine rezil bir hizmet sunan bir mekana isim haklarımızı vermeyiz. Anlaşma bizim tarafımızdan feshedildi." NE ANLAŞMASI ! Ne isim hakkı ! Ne feshedilmesi ! "Kim bu densiz ?" "Çağhan KAHVECİOĞLU. Kahvecioğlu Şirketler zincirinin veliahdı.” Bir kedi yavrusu bütün bir düzeni alaşağı edebilir mi ? Eğlenceli mi eğlenceli, tatlı mı tatlı bir romantik komediye hazır olun ? Bu defa domino taşları aşk için dizildi. Mr.Spock küçük bir dokunuşuyla oyunu başlattı. Hazır mısın sakar bir kızın, dostunun başına ördüğü çorapları açarken Çağhan Kahvecioğlu'na dolanmasına. O zaman aşk koptuğu yerden gelsin.♡
Mardin\'in dilinden düşüremediği, genç delikanlıların anlata anlata bitiremediği bir güzelliğe sahip genç bir kız. Herkesin görmek için sokaklarda sabahladığı bu genç kızın nereden geldiği kim olduğu bilinmiyor. Herkes onu melek diye adlandırıyor, bu melek bir gün Mardin topraklarında bir daha hiç görülmüyor ve herkes onun bir efsaneden ibaret olduğunu düşünüyor. Mela dağında alevlenen aşkın meyvesi Mela Kozan. En büyük düşmanı öz abisinin Mardin\'in en büyük aşiretlerinden birisinin kızını kaçırmasıyla kendini büyük bir sınavın içerisinde bulur. Abisinin kaçırdığı kıza karşılık kendisinin hiç tanımadığı bir adamla evlenmesini yani berdel isterler. Mela anne ve babasının intikamını almak için kabul ettiği bu aptal evlilik onu daha da büyük bir çıkmaza sürüklemektedir. Yıllar önce Mardin\'in efsane diye adlandırdığı genç ve güzel kadın Mardin\'e Bora Karahan\'ın karısı olarak geri dönmüştür. Mardin\'in korkulu rüyası, herkesin ondan deli gibi korktuğu ağası Bora Karahan. Babasına verdiği söz yüzünden hiç tanımadığı bir kadınla evlenmeyi kabul etmesi sonucu hayatı tamamen değişir. Ve o gün Mardin topraklarında bir mucize gerçekleşir, imkansızlıklardan alevlenen bir aşk serüvenine hazır olun.
'Ben Ateş'im, o da Alev. Hangimiz daha çok yakıyoruz belli değil ama yandığımız kesin.' Diğer tüm hikayelerden farklı bir hikaye bu. Kız masum değil. Adam umursamaz değil. Aralarında çekim var ama bunun adı aşk mı ki? Asi, haksızlığa boyun eğmeyen, özgürlüğüne düşkün, güzel, çekici ve dövüşçü bir kız. Alev! Önüne çıkan herkesi dövebilecek güçte olan, hırslı, duygularını saklayamayan ama zeki, yakışıklı ve dövüşçü bir adam. Ateş! Aşka inanmayan iki dövüşçünün bir boks salonunda karşılaşması sonucunda hayatın onlara sunduğu tesadüfler. Sürükleyici bir anlatım. Her anı aksiyonlu ve her anı beklenmedik şeylerle dolu. Alev ve Ateş aralarındaki çekimin ne olduğunu bulabilecekler mi? Aşk mı yoksa sevgi mi? Geçici mi yoksa kalıcı mı? Bunun yanı sıra sıradışı, garip, biraz da şapşal arkadaşlar ve onların hayatları; Gökhan ve Aysu Hayatı karanlıktan ibaret iki insan. İkisi de siyahtan başka rengi üzerinde taşımayı kabul etmiyor. İkisinin de acıları çok fazla. İkisi de duygusuz. Bu iki insan birbirlerinin geçmişine karışırlarsa en fazla ne kadar acı çekerler? Orkun ve Simay İki deli insan. Çılgın, saf eğlenceli bir aşk. Fazlasıyla komedi ve fazlasıyla salaklık. İkisi de sevgi adına alışkanlıklarını bırakabilirler mi? Barış ve Berra İki masum insanın arasındaki masum bir aşk. İkisi de çocuksu, ikisi de fazlasıyla saf. İkisi de masum ve temiz duygularla birbirini çok seviyor. Peki ya engeller karşısında bu masum aşklarını korumayı başarabilecekler mi? Bu dört çiftimizin aksiyonuna kapılmaya hazır mısınız? O ZAMAN OKUMAYA DEVAM ET!
Arya Karaca Normal ve sıradan bir hayat sürerken kendini birden vampirler kurtadamlar elfler ve avcıların olduğu bir dünyanın ortasında bulur. Peki onun bu dünyadaki yeri ne? Onu bu tehlikeli dünyadan kim koruyacak? Arya bütün hayatını bir yalan üstüne kurulduğunu öğrendiğinde ne yapacak? Arya'nın başlattığı savaşta kim galip gelecek? Peki ya aşk tüm engelleri aşacak mı yoksa aşk tüm herkesin canını mı alcak
Arya en çok güvendiği aşık olduğu adamın ona ihanetiyle yıkılır ve her şeyi unutmak sıfırdan başlamak ister. Sevdiği adamı kalbinden de hayatından da çıkarmak ister ve bunu kısmen başarır. Aylarca ne onun adını ağzına alır ne de onu hatırlatacak her şeyden uzak durur, tabi geçmişindeki insanları arkadaşlarını ve sevdiklerini çıkaramaz hayatından. Kalbindeki aşkın üzerine toprak atan Arya oranın tekrardan filizlenmemesi orayı hiç sulamaz, kalbine gömdüğü aşkın yok olmasını ister. Yeni hayatında da yeni insanlarla tanışır, yeni arkadaşlıklar edinir, hatta belki de yeni bir aşk bile edinebilir. Yeni hayatında yaşadığı çoğu şey geçmişi hatırlatır ona, sanki her şey başa sarıyormuş gibi hisseder. Her şeyin tekrar etmesinden korkan Arya herkesten her şeyden kaçmaya karar verir ama yolun sonunda onu bekleyen kocaman bir sürpriz vardır, karşısına iki yol çıkar ve birisini seçmek zorunda kalır. Sizce bu seçenek onu nasıl bir felakete sürükleyecek gelin birlikte şahit olalım.
"Bakma bana komutan. Kirliyim ben. Görmesin kirli bedenimi senin güzel gözlerin.." "Sen dünyadaki en temiz insansın Nefes. Sen benim gördüğüm en mükemmel yaratıksın. Dünyanın sekizinci harikasısın sen." diye fısıldadı genç kızın kulaklarına. Hem ona, hem de kendisine güç vermek ister gibiydi. Yaraları vardı onun.. Sarılması zor, iyileşmesi imkansız yaralar. Sihirli sözcükleri vardı onun.. Kadının yaralarına merhem olup iyileşmesi imkansız yaralarını iyileştiren... Onlar hem bir oldu, hem aşk oldu.. İmkansız diye bir şey olmadığını herkese gösterdiler..
Keyifli okumalar. İnsan ilk girdiği ortamda neyi algılar? Görüntü? Ses? Doku? Şahıs? İlk girdiğimiz odada, sokakta ya da markette algıladığımız ilk hissimiz kokudur. Aldığımız nefesle gelen koku bize ortam hakkındaki ilk notu vermemizi sağlar. Güzel bir yemek kokusu bizi gülümsetir mesela ya da lağam kokusu yüzümüzü buruşturmamızı sağlar. Peki ya şimdi? Ben de bir koku alıyorum. Tehlike kokuyor burası. Ölüm kokuyor. Yüzüm hissizleşiyor ve bakışlarım donuklaşıyor. Ölüm bana hiçlik hissi veriyor... Ve ben ölümüme ayaklarımla gidiyorum. Parmakları rakamlar üzerinde uçuşan yardımcımı izledim bir süre. Aselsan'da ben ondan daha kıdemliydim ve bildiğim her şeyi ona anlatıyor bir nevi yanımda yetişmesini sağlıyordum. Beraber Koral Türk Elektronik Harp sistemini geliştirmek üzere çalışıyorduk. Proje tasarımı ve oluşturulması bizim ekibimize aitti. Mühendis arkadaşlarım ve ben; Pınar Barış Harekatında devreye girmiş olan ve başarısı dillere destan bir sistem geliştirmiştik. Koral Sistemi sayesinde düşmanı kör ediyorduk ve Türk Silahlı Kuvvetlerine büyük desteği olmuştu. Neyse girişte bu kadar sıkmayayım sizi. Ben ölümüme kadar ki zamanı anlatayım sizlere. Zira sayılı saatler sonra nefes almayacağım. Ve son nefeslerim ölümüm olan bu sistemin karşısında geçiriyorum. "Bugünlük bu kadar yeterli bence,"diyerek dikkatini bana vermesini sağladım. Birkaç saniye daha uğraştı ve işini bitirerek bana döndü. Gözlüğümü burnumun üzerinden işaret parmağımla ittim. "Pekala. Sistemin yazılımı taratalım, yazdığımız kısımda hata var mı bakalım. Sonra toparlanırız." Maskesini düzeltti. "Sen git ben hallederim o kısmı. Dün gece de burada kaldın. Bu kadar hırpalama kendini." "Pekala. Görüşürüz." O gidene kadar ben de taramayı yapacak programı başlattım. Saatime baktığımda akşam yediyi geçtiğini görmüştüm. Guruldayan midem açlık sinyalleri veriyordu. Eşim ne pişirmişti acaba? Normalde bu kadar çalışmazdık ama bu ara çok yoğunduk ve programın gerisinde kalmamak için mesai yapıyorduk. Fazladan bir saat çalışmak bile şuan ki durumumuzda çok değerliydi. İşlerimiz bitene kadar devam ettim ve nihayet paydos verdim. Biz sistemin yazılımını yaparken makine mühendisi arkadaşlar da beyni üzerinde çalıştığımız aracın gövdesiyle ilgileniyordu. Onların işi bizden önce bitmişti ve gitmişlerdi. Zimmetli bilgisayarlara bağladığım kendi dizüstü bilgisayarımın bağlantısını keserek kapattım. Montaj odasından çıkarak giyinme odasına ilerledim. Bilgisayarımı dolabın içindeki rafa koydum. Yeni bir maske alarak nemlenmiş olanı değiştim. Üzerimdeki beyaz önlüğü çıkartarak dolabıma astım ve içinde kişisel eşyalarımın olduğu koyu kahve tonlarındaki deri çantamı aldım. Bilgisayarı koymak için açtığımda eşimin dün sabah yemem için pişirip koyduğu poğaça kutusu gözüme ilişti. Hiç yemeden gidersem beni çok fena haşlardı. Zaten ev işi yapan biri değildi ve sadece ben istediğimde yapıyordu. Bir tanesini alarak ağzıma attım. Hımm maydonozlu ve peynirli, en sevdiğim. Üstelik hiç bayatlamamış. Gözlüğümü çıkartarak dolaba bıraktım ve ışıktan yorulmuş gözlerimi ovdum. Dün gece sabaha kadar bir hatayı düzeltmek için çalışmıştık ve hata yardımcımın yazdığı yeni bir tarama programı sayesinde çözümlenmişti. Beyni gövdeye montajlı olduğu için eve de gidememiştik. Dolabı kapattım ve kilitledim. Anahtarı omzuma astığım çantama koyarken telefonumu aldım. Bir mesaj vardı. Kızım ne zaman geleceğimi soruyordu. Yola çıktığımı söylerek yanıtladım. Heryer beyazdı. Bembeyaz. Yerdeki fayans, duvarlar, kapılar odaların içindeki alet edavatlar. Aydınlık bir ortam sağlanması için böyle tasarlamıştı. Kör nokta yoktu ve kamera ile izleniyorduk. Asansörlere varınca bindim. Bitkinlikten ellerim uyuşmaya başlamıştı. Tesisin özel otoparkı vardı. Ankara Gölbaşı mevkiinde kurulmuş olan tesiste; kara, hava, deniz, uzay ve insansız platformlar için radar ve elektronik harp sistemlerine yönelik faaliyetler yürüten Radar ve Elektronik Harp Sistemleri Sektör Başkanlığı görev yapmaktaydı. Benim birlikte çalıştığım ekibim de harp sistemleri geliştirmek üzerine çalışıyordu. Evim Alacaatlıdaydı ve minimum yarım saat mesafemiz vardı. Asansör kapısı açıldı ve ben dışarı çıktım ancak aklıma gözlüğümü dolapta unuttuğum geldi. O kadar yorgundum ki artık beynim laçka olmuştu. Kendimde değil gibiydim. Ardımı döndüğümde lanet kapı kapanmıştı. Açılması tekrar butona uzanacaktım ama kolun kalkmadı. Biran dizlerimin bağı çözüldü ve yere yıkıldım. Göğsümde bir ağrı hissettim. Bilincimi yitirmeden önce aldığım tek koku klor olmuştu... ♧♧♧
Sarılalım mı ?¿ Romantik /Komedi /Dram üçü bir arada. Herkes kupasına kahvesini doldurup en rahat köşesine yayılsın. Hadi bakalım püskürtmeden kim kahvesinin sonunu görebilecek? 1.56'lar ne kadar tehlikeli olabilirler ??? Masum bir aşk... Deli dolu bir kızın geçmişine küs , geleceğine suskun bir adama meftun olma hikayesi... Kızın inadı birbirinden farklı iki hayatı bir araya getirecek... Gizlenmiş odalarda saklanan sırlar birer birer dökülecek... Hastalık... Sıkı arkadaşlıklar... Sevgi dolu bir aile... Ve... Aşk... Eğer bir seçim yapmak zorunda kalırsan hangisini seçerdin ? Sana ihtiyacı olan sevgiliyi mi seni korumaya çalışan aileni mi ? ♤ -Artık bir temizlikçin olmadığına göre beni işe almaktan başka çaren kalmadı. Tatlı tatlı gülümsedim. Bu cümlenin gururu kapüşonumdan tutulup kapı dışarı edilişime kadar sürdü. Sinirle ayağımı yere vurdum. Sen ne yaparsan yap ben o resmî senden alırım. ♤ 'Sen benim en büyük talihimsin.' Eee hadi ne duruyorsun gelsene aramıza ????
Türkiye'nin ileri gelen okulları arasında gözde olan bir kolej. Üç farklı takıma ayrılmış koca bir bina. Burası Zekilerin , Yeteneklilerin ve Carpe Diem'cilerin bir arada yaşadığı yer. ÖzDemir Koleji'ni diğer kolejlerden ayıran en önemli özelliği katı kurallarıdır. Eğer burada kalmak istiyorsan ASLA takımına ihanet etme. Çalma. Kavga etme. Yalan söyleme. Bu son üç kuralı ihlal ettiyseniz ve şanslı bir kurnazsanız saklanabilirsiniz lakin ben o kadar şanslı değildim. Ben Buket Akgün , Carpe Diem takımının herkesin içinde olmak istediği en popüler tayfasının bir üyesiyim. Üyesiydim desek daha doğru olur. Kimsenin yapmaya cesaret edemediği bir şeyi yapma gafletinde bulundum. Bir anda okulun gündemine oturmuştum. Kimine göre aptal kimine göre cesur kızdım. Ne yazık ki okulda ikinci düşünceye sahip insan sayısı iki elin parmak sayısını geçmiyordu. Babamla iddia sonucunda koca okulu karşıma almıştım , bakalım bunun sonuçlarına katlanabilecek miydim? 30 gün sürecek bu anlaşma serüveninde başıma neler neler gelecekti , hadi oturun da anlatayım.
‘Sevdiğiniz için ne kadar ileri gidebilirsiniz ?’ Onun sırrı renklerden renklere bürüdüğü saçlarındaydı. Peki bu onu haylaz , şen şakrak umursamaz biri mi yapıyordu ? Hayır. Onun hikayesi çok daha acıklıydı. Lila Aydemir , henüz daha yeni 16 yaşına girmiş küçük bir kız çocuğuydu. Okuldan eve geldiğinde babasının ona verdiği haberle hayatı kabusa döndü. Kabusu yaşarken kaderinin yeniden yazıldığından habersizdi. Gelin oluyordu. Hem de ayyaş babasına koli koli bira taşıyan , kendinden on üç yaş büyük birine. O gün gözyaşlarıyla evi terk ettiğinde yolununun Tanrı tarafından bir sürprizle saklı olduğunu bilmiyordu. Kimsesizdi. Savunmasızdı. Onu kanatları altına alan merhametli adamın küçük kızın kalbine bıraktığı izlerden haberi yoktu. Lila Barlas'ı tanıyalı henüz altı ay olmuşken onun Fransa'ya gideceği haberiyle sarsılmıştı. Onsuz geçen beş yıl sonunda dönüyordu. Lila öyle mutlu öyle heyecanlıydı ki yola kendini attığının farkında bile değildi. Ufuk Bayır , son anda frene asılmış olsa da çarpışmayı engelleyememişti. “Bir bu eksikti !” Ufuk , Lila’nın bakışlarını fark ettiğinde cümlesini sesli söylediğini fark etmiş ve akabinde pişman olmuştu. Ufak tefek kızın bembeyaz teninde elmas gibi parlayan zümrüt yeşili gözleri büyüleyiciydi. Ufuk hemen kızın yanına gitti. "İyi misin ?" Lila, gözlerini kısarak adama bakıyordu. Çarptığı yetmiyormuş gibi , bir bu eksikti diyerek onu daha da kızdırmıştı. "Kör müsün ? Levhaları görmüyor musun burası tek yönlü !" Ufuk Lila'nın yerden kalkması için elini uzatmıştı ki Lila ona ters ters bakmayı sürdürdü. "Hastaneye gidelim." "Senin kullandığın arabayla mı ? İstemez." Ufuk çenesini kaşıyıp çapkınca gülümseyip Lila'ya doğru eğildi. "Doktor ayağına geldi güzelim.” Lila kaşlarını kaldırıp başını salladı. "Ehliyetiniz gibi diplomanızı da bakkaldan aldınız galiba." Lila’nın hayatına aynı gün karşılıksız aşkı ve oyun arkadaşı girmişti. Bu rastlantı tesadüfi değildi. Kader ağlarını örerken Lila kalbi üzerine büyük bir kumar oynadı. & Ufuk Lila’nın üzüntüsüne dayanamamış ona bir teklifte bulunmuştu. “Barlas’ın onu bırakmasını sağlarız bizde.” "Barlas bırakmaz onu." Dedim tek solukta. "Ya kız onu bırakırsa ?" Başımı çevirip Ufuk'a baktım. Ne demek istediğini anlamıştım ama bu hissi yıllar önce içimde öldürmüş , ihtimalini tuzlu gözyaşlarımda boğmuştum. "Tapınağını terk etmiş bir Tanrıça gibi tapıyor ona. Barlas buna izin vermez." Ufuk devam etti. "Ya kız bir başkasına aşık olursa ?" "Lila , sen kalbin için ne yaptın şimdiye kadar ?" Ben Lila , bir adamı sevdim. Bana ait olmayan bir adamı sevdim. Kalbi bir başkası için atan adamı hiç hakkım olmadan sevdim. Sevdim ama çok sevdim. Öyle uzaktan , öyle sessiz , öyle hissettirmeden. Bir karşılık beklemeden , hiçbir zaman benim olmayacağını bile bile sevdim. Sevdim ama asla bunu ona belli etmedim. Taparcasına sevdiği kadına saygı duydum ve sustum. Onların mutluluğunu yüzümde bir tebessüm , ruhumda hıçkıra hıçkıra ağlayan küçük kızın yaralarıyla sevdim. Ben Lila , sevdiğim adam uğruna asla yapmam dediğim bir şeyi yaptım. Bu seçim sıradan hayatımın bir daha rayına oturmamak üzere çıkışına sebep oldu.
Bir adam , iki kadın ve bir bebek."Buraya ne cüretle geldin !"Karşısına geçmiş alaycı gülüşüyle onu seyreden kadına öfkeyle bağırdı adam. Onu görmeye tahammülü yoktu. Bir hafta önce tamı tamına bir yıl olmuştu görmeyeli. Son defa gözlerine baktığı yer adliye koridoru olmuştu. Ona hayal kırıklığı ve nefretle bakan kadın şimdi karşısına dikilmiş, sanki hiçbir şey olmamış gibi gülümsüyordu."Bu kadını eve kim aldı !" Evin kıdemli hizmetlisi Zahide Hanım Acar Bey'e açıklama yapacağı sıra küçük yüzünde kocaman parıldayan kahve gözlerini Acar'ın karşısında yavru bir kuş gibi titreyen genç hizmetliye diken kadın konuştu."Evdeki her duvara resmimi asıp altına içeri almayınız yazsaydın almazlardı." Omuz silkerek Acar'ın gök mavisi gözlerine döndü."Evimi terk et !" Acar'ın ev halkını birer adım geriye sıçratan sert sesi kadının umrunda olmamıştı. "Sana duyduğunda bayılacağın bir haber vermeye geldim."Acar kadının yüzüne öfkeli bir bakış atarak büyükannesinden tarafa döndü. "Şu kadını atın evimden, elimi değdirip kirlenmek istemiyorum."Acar arkasına dönmüş , büyük adımlarla pencereye doğru yürüyorken kadına doğru hızlı hızlı gelen hizmetliler kadının arkasında kucağında tuttuğu kundakla duran bahçıvanın bembeyaz kesilmiş ifadesine şaşkınca bakakaldılar. Hiç kimse hareket edemezken genç kadının dudakları yukarı doğru kıvrıldı."Sürpriz babası ! Oğlumuza merhaba de !" Acar'ın mavi gözlerindeki şaşkınlık bahçıvanın kucağında duran kundağa gittiğinde Acar'ın büyükannesi Nebibe Hanım yere yığıldı. Ev halkı telaşla Nebibe Hanım'a doğru koştururken genç kadın bahçıvana doğru dönerek oğlunu kucağına aldı ve kundağının içinde mışıl mışıl uyuyan oğlunun kulağına eğilerek mırıldandı."En azından birinin bayılacağını tutturduk oğlum."Yeni hikayemle karşınızdayım millet ! Yorumlarınızla ve oylarınızla desteğinizi bekliyorum. Kocaman öpüldünüz.
The English version of Eu a vi em Paris, by Nancy Scarlett-Hayalla After being betrayed and humiliated on the internet, Helena became disillusioned with life, with men and with herself... until one day, during a trip to Paris, she met Raymond Acevedo and became the inspiring muse of one of her greatest hits.
Adam geçmişin esiriydi. Unutamamıştı o küçük kız çocuğunu. Unutunca kendine ve geçmişine büyük bir leke süreceğini ve içindeki çocuğun ondan intikam almak için her şeyi yapacağını biliyordu nitekim şimdiye kadar olan şey de buydu. Adam unutmaya çalıştıkça geçmişe gömülüyordu. Kaçtıkça küçük bir kız çocuğuna yakalanıyordu. Artık kurtulmak istiyordu adam. O kız artık büyüsün istiyordu. Bu esaret bitsin istiyordu. Yıllar sonra o kız karşısına büyümüş olarak çıktığında adam geçmişi unutabilecek miydi? Küçük kız çocuğunun esaretinden kurtulabilecek miydi? Yoksa o kadından intikam almak için onu da mı esir edecekti geçmişe? Esareti tek başına göğüslemezse bu kadar yorulmazdı belkide? Peki böyle mi intikam alacaktı kadından? Şimdiye kadar da yaptığı şey bu değil miydi zaten? Şimdiye kadar yaptığı şey küçük bir kızı içine hapsetmek değil miydi? Peki küçük kızın acısını neden kadın çekiyordu? Kadın bu sefer adamın geçmişine değil kendisine mi hapsolacaktı yoksa? Peki o zaman kim kimin esiri olacaktı?
Kendilerini unutan iki gencin hikayesi , nefretle başlayan tutkuya dönüşen zorluklarla mücadele eden yiğit ve gecenin hikayesi her son yeni bir başlangıç dir onlarda buna şahit olacağız. yiğit in alev saçan gözlerine bakıp sertçe yutkundum. şimdi bitim kızım gece dedim kendi kendime. son duanı et.nerden bile bile bilirdim ki her şey yeni başlıyor
Esta obra faz parte de um projeto do g***o Em Um Mês Um Conto, cuja meta é um conto de ficção científica inédito e dividido em três partes durante este mês! Numa Itália renascentista-futurista, a cidade ficticia de São Leonardo da Vinci tem a sua paz a******a por um tirano e seu exercito demoníaco de robôs. Para combatê-los, a Senhorita Clockwork terá de recriar os antigos Anjos Mecânicos.
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.